Share this page:  
 

Multilingual Scriptures

(Compare books in 2 different language versions of your choice)

Comparison Search:

Select Language version and font:
You can only select max. of two versions.
Book:
Chapter:
Verse:
---------
From: To:

Free Search:

Select Language version and font:
Enter search text:

Multilingual Scriptures Home » Turkish Bible » Matthew

Turkish Bible
Chapter # Verse # Verse Detail
11İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesihin soy kaydı şöyledir: İbrahim İshakın babasıydı, İshak Yakupun babasıydı, Yakup Yahuda ve kardeşlerinin babasıydı,
13Yahuda, Tamardan doğan Peresle Zerahın babasıydı, Peres Hesronun babasıydı, Hesron Ramın babasıydı,
14Ram Amminadavın babasıydı, Amminadav Nahşonun babasıydı, Nahşon Salmonun babasıydı,
15Salmon, Rahavdan doğan Boazın babasıydı, Boaz, Ruttan doğan Ovetin babasıydı, Ovet İşayın babasıydı,
16İşay Kral Davutun babasıydı, Davut, Uriyanın karısından doğan Süleymanın babasıydı,
17Süleyman Rehavamın babasıydı, Rehavam Aviyanın babasıydı, Aviya Asanın babasıydı,
18Asa Yehoşafatın babasıydı, Yehoşafat Yoramın babasıydı, Yoram Uzziyanın babasıydı,
19Uzziya Yotamın babasıydı, Yotam Ahazın babasıydı, Ahaz Hizkiyanın babasıydı,
110Hizkiya Manaşşenin babasıydı, Manaşşe Amonun babasıydı, Amon Yoşiyanın babasıydı,
111Yoşiya, Babil sürgünü sırasında doğan Yehoyakinle kardeşlerinin babasıydı,
112Yehoyakin, Babil sürgününden sonra doğan Şealtielin babasıydı, Şealtiel Zerubbabilin babasıydı,
113Zerubbabil Avihutun babasıydı, Avihut Elyakimin babasıydı, Elyakim Azorun babasıydı,
114Azor Sadokun babasıydı, Sadok Ahimin babasıydı, Ahim Elihutun babasıydı,
115Elihut Elazarın babasıydı, Elazar Mattanın babasıydı, Mattan Yakupun babasıydı,
116Yakup Meryemin kocası Yusufun babasıydı. Meryemden Mesih diye tanınan İsa doğdu.
117Buna göre, İbrahimden Davuta kadar toplam on dört kuşak, Davuttan Babil sürgününe kadar on dört kuşak, Babil sürgününden Mesihe kadar on dört kuşak vardır.
118İsa Mesihin doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusufla nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryemin Kutsal Ruhtan gebe olduğu anlaşıldı.
119Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi.
120Ama böyle düşünmesi üzerine Rabbin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: ‹‹Davut oğlu Yusuf, Meryemi kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruhtandır.
121Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.››
122Bütün bunlar, Rabbin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu:
123‹‹İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.›› İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.
124Yusuf uyanınca Rabbin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryemi eş olarak yanına aldı.
125Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu.
21İsanın Kral Hirodes devrinde Yahudiyenin Beytlehem Kentinde doğmasından sonra bazı yıldızbilimciler doğudan Yeruşalime gelip şöyle dediler: ‹‹Yahudilerin Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda Onun yıldızını gördük ve Ona tapınmaya geldik.››
23Kral Hirodes bunu duyunca kendisi de bütün Yeruşalim halkı da tedirgin oldu.
24Bütün başkâhinleri ve halkın din bilginlerini toplayarak onlara Mesihin nerede doğacağını sordu.
25‹‹Yahudiyenin Beytlehem Kentinde›› dediler. ‹‹Çünkü peygamber aracılığıyla şöyle yazılmıştır:
26‹Ey sen, Yahudadaki Beytlehem, Yahuda önderleri arasında hiç de en önemsizi değilsin! Çünkü halkım İsraili güdecek önder Senden çıkacak.› ››
27Bunun üzerine Hirodes yıldızbilimcileri gizlice çağırıp onlardan yıldızın göründüğü anı tam olarak öğrendi.
28‹‹Gidin, çocuğu dikkatle arayın, bulunca bana haber verin, ben de gelip Ona tapınayım›› diyerek onları Beytleheme gönderdi.
29Yıldızbilimciler, kralı dinledikten sonra yola çıktılar. Doğuda görmüş oldukları yıldız onlara yol gösteriyordu, çocuğun bulunduğu yerin üzerine varınca durdu.
210Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinç duydular.
211Eve girip çocuğu annesi Meryemle birlikte görünce yere kapanarak Ona tapındılar. Hazinelerini açıp Ona armağan olarak altın, günnük ve mür sundular.
212Sonra gördükleri bir düşte Hirodesin yanına dönmemeleri için uyarılınca ülkelerine başka yoldan döndüler.
213Yıldızbilimciler gittikten sonra Rabbin bir meleği Yusufa rüyada görünerek, ‹‹Kalk!›› dedi, ‹‹Çocukla annesini al, Mısıra kaç. Ben sana haber verinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürmek için çocuğu aratacak.››
214Böylece Yusuf kalktı, aynı gece çocukla annesini alıp Mısıra doğru yola çıktı.
215Hirodesin ölümüne dek orada kaldı. Bu, Rabbin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹Oğlumu Mısırdan çağırdım.››
216Hirodes, yıldızbilimciler tarafından aldatıldığını anlayınca çok öfkelendi. Onlardan öğrendiği vakti göz önüne alarak Beytlehem ve bütün yöresinde bulunan iki ve iki yaşından küçük erkek çocukların hepsini öldürttü.
217Böylelikle Peygamber Yeremya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu:
218‹‹Ramada bir ses duyuldu, Ağlayış ve acı feryat sesleri! Çocukları için ağlayan Rahel Avutulmak istemiyor. Çünkü onlar yok artık!››
219Hirodes öldükten sonra, Rabbin bir meleği Mısırda Yusufa rüyada görünerek, ‹‹Kalk!›› dedi, ‹‹Çocukla annesini al, İsraile dön. Çünkü çocuğun canına kıymak isteyenler öldü.››
221Bunun üzerine Yusuf kalktı, çocukla annesini alıp İsraile döndü.
222Ama Yahudiyede Hirodesin yerine oğlu Arhelasın kral olduğunu duyunca oraya gitmekten korktu. Rüyada uyarılınca Celile bölgesine gitti.
223Oraya varınca Nasıra denen kente yerleşti. Bu, peygamberler aracılığıyla bildirilen, ‹‹O'na Nasıralı denecektir›› sözü yerine gelsin diye oldu.
31O günlerde Vaftizci Yahya Yahudiye Çölünde ortaya çıktı. Şu çağrıyı yapıyordu: ‹‹Tövbe edin! Göklerin Egemenliği yaklaşmıştır.››
33Nitekim Peygamber Yeşaya aracılığıyla sözü edilen kişi Yahyadır. Yeşaya şöyle demişti: ‹‹Çölde haykıran, ‹Rabbin yolunu hazırlayın, Geçeceği patikaları düzleyin› diye sesleniyor.››
34Yahyanın deve tüyünden giysisi, belinde deri kuşağı vardı. Yediği, çekirge ve yaban balıydı.
35Yeruşalim, bütün Yahudiye ve Şeria yöresinin halkı ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından Şeria Irmağında vaftiz ediliyordu.
37Ne var ki, birçok Ferisiyle Sadukinin vaftiz olmak için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: ‹‹Ey engerekler soyu! Gelecek gazaptan kaçmak için sizi kim uyardı?
38Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin.
39Kendi kendinize, ‹Biz İbrahimin soyundanız› diye düşünmeyin. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahime şu taşlardan da çocuk yaratabilir.
310Balta ağaçların köküne dayanmış bile. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.
311Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum, ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür. Ben Onun çarıklarını çıkarmaya bile layık değilim. O sizi Kutsal Ruhla ve ateşle vaftiz edecek.
312Yabası elindedir. Harman yerini temizleyecek, buğdayını toplayıp ambara yığacak, samanı ise sönmeyen ateşte yakacak.››
313Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celileden Şeria Irmağına, Yahyanın yanına geldi.
314Ne var ki Yahya, ‹‹Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?›› diyerek Ona engel olmak istedi.
315İsa ona şu karşılığı verdi: ‹‹Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan her şeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir.›› O zaman Yahya Onun dediğine razı oldu.
316İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrının Ruhunun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü.
317Göklerden gelen bir ses, ‹‹Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum›› dedi.
41Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü.
42İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.
43O zaman Ayartıcı yaklaşıp, ‹‹Tanrının Oğluysan, söyle şu taşlar ekmek olsun›› dedi.
44İsa ona şu karşılığı verdi: ‹‹ ‹İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrının ağzından çıkan her sözle yaşar› diye yazılmıştır.››
45Sonra İblis Onu kutsal kente götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, ‹‹Tanrının Oğluysan, kendini aşağı at›› dedi, ‹‹Çünkü şöyle yazılmıştır: ‹Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.› ‹Ayağın bir taşa çarpmasın diye Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.› ››
47İsa İblise şu karşılığı verdi: ‹‹ ‹Tanrın Rabbi denemeyeceksin› diye de yazılmıştır.››
48İblis bu kez İsayı çok yüksek bir dağa çıkardı. Ona bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek,
49‹‹Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim›› dedi.
410İsa ona şöyle karşılık verdi: ‹‹Çekil git, Şeytan! ‹Tanrın Rabbe tapacak, yalnız Ona kulluk edeceksin› diye yazılmıştır.››
411Bunun üzerine İblis İsayı bırakıp gitti. Melekler gelip İsaya hizmet ettiler.
412İsa, Yahyanın tutuklandığını duyunca Celileye döndü.
413Nasıradan ayrılarak Zevulun ve Naftali yöresinde, Celile Gölü kıyısında bulunan Kefarnahuma yerleşti.
414Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹Zevulun ve Naftali bölgeleri, Şeria Irmağının ötesinde, Deniz Yolunda, Ulusların yaşadığı Celile!
416Karanlıkta yaşayan halk, Büyük bir ışık gördü. Ölümün gölgelediği diyarda Yaşayanlara ışık doğdu.››
417O günden sonra İsa şu çağrıda bulunmaya başladı: ‹‹Tövbe edin! Çünkü Göklerin Egemenliği yaklaştı.››
418İsa, Celile Gölünün kıyısında yürürken Petrus diye de anılan Simunla kardeşi Andreası gördü. Balıkçı olan bu iki kardeş göle ağ atıyorlardı.
419Onlara, ‹‹Ardımdan gelin›› dedi, ‹‹Sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım.››
420Onlar da hemen ağlarını bırakıp Onun ardından gittiler.
421İsa daha ileri gidince başka iki kardeşi, Zebedinin oğulları Yakupla Yuhannayı gördü. Babaları Zebediyle birlikte teknede ağlarını onarıyorlardı. Onları da çağırdı.
422Hemen tekneyi ve babalarını bırakıp İsanın ardından gittiler.
423İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesini duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu.
424Ünü bütün Suriyeye yayılmıştı. Türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, acı çekenleri, cinlileri, saralıları, felçlileri Ona getirdiler; hepsini iyileştirdi.
425Celile, Dekapolis, Yeruşalim, Yahudiye ve Şeria Irmağı'nın karşı yakasından gelen büyük kalabalıklar O'nun ardından gidiyordu.
51İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi.
52İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti:
53‹‹Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.
54Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
55Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.
56Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar.
57Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar.
58Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrıyı görecekler.
59Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.
510Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.
511‹‹Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size!
512Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler.››
513‹‹Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha ona nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı atılıp ayak altında çiğnenmekten başka işe yaramaz.
514‹‹Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepeye kurulan kent gizlenemez.
515Kimse kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine, kandilliğe koyar; evdekilerin hepsine ışık sağlar.
516Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanızı yüceltsinler!››
517‹‹Kutsal Yasayı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.
518Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasadan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak.
519Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliğinde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliğinde büyük sayılacak.
520Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisilerinkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliğine asla giremezsiniz!››
521‹‹Atalarımıza, ‹Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak› dendiğini duydunuz.
522Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurulda yargılanacaktır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir.
523Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun.
525Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda da hapse atılabilirsin.
526Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödemeden oradan asla çıkamazsın.››
527‹‹ ‹Zina etmeyeceksin› dendiğini duydunuz.
528Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur.
529Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir.
530Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.
531‹‹ ‹Kim karısını boşarsa ona boşanma belgesi versin› denmiştir.
532Ama ben size diyorum ki, karısını fuhuş dışında bir nedenle boşayan onu zinaya itmiş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.››
533‹‹Yine atalarımıza, ‹Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rabbin önünde içtiğin antları yerine getireceksin› dendiğini duydunuz.
534Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrının tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası Onun ayak taburesidir; ne de Yeruşalim üzerine, çünkü orası Büyük Kralın kentidir.
536Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz.
537‹Evet›iniz evet, ‹hayır›ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytandandır.››
538‹‹ ‹Göze göz, dişe diş› dendiğini duydunuz.
539Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin.
540Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.
541Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün.
542Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.››
543‹‹ ‹Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin› dendiğini duydunuz.
544Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin.
545Öyle ki, göklerdeki Babanızın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.
546Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?
547Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?
548Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.››
61‹‹Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa göklerdeki Babanızdan ödül alamazsınız.
62‹‹Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak ilan etmeyin. İkiyüzlüler, insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.
63Siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin.
64Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.››
65‹‹Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.
66Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanıza dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.
67Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar.
68Siz onlara benzemeyin! Çünkü Babanız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha Ondan dilemeden önce bilir.
69‹‹Bunun için siz şöyle dua edin: ‹Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın.
610Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun.
611Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.
612Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla.
613Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik Sonsuzlara dek senindir! Amin›.
614‹‹Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar.
615Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.››
616‹‹Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.
617Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın.
618Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.››
619‹‹Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar.
620Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar.
621Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.
622‹‹Bedenin ışığı gözdür. Gözünüz sağlamsa, bütün bedeniniz aydınlık olur.
623Gözünüz bozuksa, bütün bedeniniz karanlık olur. Buna göre, içinizdeki ‹ışık› karanlıksa, ne korkunçtur o karanlık!
624‹‹Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrıya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.››
625‹‹Bu nedenle size şunu söylüyorum: ‹Ne yiyip ne içeceğiz?› diye canınız için, ‹Ne giyeceğiz?› diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi?
626Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?
627Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir?
628Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler.
629Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.
630Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrının sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey kıt imanlılar?
631‹‹Öyleyse, ‹Ne yiyeceğiz?› ‹Ne içeceğiz?› ya da ‹Ne giyeceğiz?› diyerek kaygılanmayın.
632Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir.
633Siz öncelikle Onun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir.
634O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.››
71‹‹Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız.
72Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.
73Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?
74Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‹İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım› dersin?
75Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.
76‹‹Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.››
77‹‹Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır.
78Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.
79Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir?
710Ya da balık isterse yılan verir?
711Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanızın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi?
712‹‹İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü Kutsal Yasanın ve peygamberlerin söylediği budur.››
713‹‹Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur.
714Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.››
715‹‹Sahte peygamberlerden sakının! Onlar size kuzu postuna bürünerek yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır.
716Onları meyvelerinden tanıyacaksınız. Dikenli bitkilerden üzüm, devedikenlerinden incir toplanabilir mi?
717Bunun gibi, her iyi ağaç iyi meyve verir, kötü ağaç ise kötü meyve verir.
718İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve veremez.
719İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.
720Böylece sahte peygamberleri meyvelerinden tanıyacaksınız.
721‹‹Bana, ‹Ya Rab, ya Rab!› diye seslenen herkes Göklerin Egemenliğine girmeyecek. Ancak göklerdeki Babamın isteğini yerine getiren girecektir.
722O gün birçokları bana diyecek ki, ‹Ya Rab, ya Rab! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı?›
723O zaman ben de onlara açıkça, ‹Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden, ey kötülük yapanlar!› diyeceğim.››
724‹‹İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer.
725Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırır; ama ev yıkılmaz. Çünkü kaya üzerine kurulmuştur.
726Bu sözlerimi duyup da uygulamayan herkes, evini kum üzerine kuran budala adama benzer.
727Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, evi sarsar. Ev yıkılır; yıkılışı da korkunç olur.››
728İsa konuşmasını bitirince, halk Onun öğretişine şaşıp kaldı.
729Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi öğretiyordu.
81İsa dağdan inince büyük bir kalabalık Onun ardından gitti.
82Bu sırada cüzamlı bir adam yaklaşıp, ‹‹Ya Rab, istersen beni temiz kılabilirsin›› diyerek Onun ayaklarına kapandı.
83İsa elini uzatıp adama dokundu, ‹‹İsterim, temiz ol!›› dedi. Adam anında cüzamdan temizlendi.
84Sonra İsa adama, ‹‹Sakın kimseye bir şey söyleme!›› dedi. ‹‹Git, kâhine görün ve cüzamdan temizlendiğini herkese kanıtlamak için Musanın buyurduğu sunuyu sun.››
85İsa Kefarnahuma varınca bir yüzbaşı Ona gelip, ‹‹Ya Rab›› diye yalvardı, ‹‹Uşağım felç oldu, evde yatıyor; korkunç acı çekiyor.››
87İsa, ‹‹Gelip onu iyileştireceğim›› dedi.
88Ama yüzbaşı, ‹‹Ya Rab, evime girmene layık değilim›› dedi, ‹‹Yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir.
89Ben de buyruk altında bir adamım, benim de buyruğumda askerlerim var. Birine, ‹Git› derim, gider; ötekine, ‹Gel› derim, gelir; köleme, ‹Şunu yap› derim, yapar.››
810İsa, duyduğu bu sözlere hayran kaldı. Ardından gelenlere, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹Ben İsrailde böyle imanı olan birini görmedim.
811Size şunu söyleyeyim, doğudan ve batıdan birçok insan gelecek, Göklerin Egemenliğinde İbrahimle, İshakla ve Yakupla birlikte sofraya oturacaklar.
812Ama bu egemenliğin asıl mirasçıları dışarıdaki karanlığa atılacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacak.››
813Sonra İsa yüzbaşıya, ‹‹Git, inandığın gibi olsun›› dedi. Ve uşak o anda iyileşti.
814İsa Petrusun evine geldiğinde onun kaynanasının ateşler içinde yattığını gördü.
815Eline dokununca kadının ateşi düştü. Kadın kalkıp İsaya hizmet etmeye başladı.
816Akşam olunca birçok cinliyi kendisine getirdiler. İsa onlardaki kötü ruhları tek sözle kovdu, hastaların hepsini iyileştirdi.
817Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹Zayıflıklarımızı O kaldırdı, Hastalıklarımızı O üstlendi.››
818İsa, çevresindeki kalabalığı görünce gölün karşı yakasına geçilmesini buyurdu.
819O sırada din bilginlerinden biri Ona yaklaşıp, ‹‹Öğretmenim›› dedi, ‹‹Nereye gidersen, senin ardından geleceğim.››
820İsa ona, ‹‹Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlunun başını yaslayacak bir yeri yok›› dedi.
821Başka bir öğrencisi İsaya, ‹‹Ya Rab, izin ver, önce gidip babamı gömeyim›› dedi.
822İsa ona, ‹‹Ardımdan gel›› dedi. ‹‹Bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün.››
823İsa tekneye binince, ardından öğrencileri de bindi.
824Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu. Öyle ki, dalgalar teknenin üzerinden aşıyordu. İsa bu arada uyuyordu.
825Öğrenciler gidip Onu uyandırarak, ‹‹Ya Rab, kurtar bizi, yoksa öleceğiz!›› dediler.
826İsa, ‹‹Neden korkuyorsunuz, ey kıt imanlılar?›› dedi. Sonra kalkıp rüzgarı ve gölü azarladı. Ortalık sütliman oldu.
827Hepsi hayret içinde kaldı. ‹‹Bu nasıl bir adam ki, rüzgar da göl de Onun sözünü dinliyor?›› dediler.
828İsa gölün karşı yakasında Gadaralıların memleketine vardı. Orada Onu mezarlık mağaralardan çıkan iki cinli karşıladı. Bunlar öyle tehlikeliydi ki, kimse o yoldan geçemiyordu.
829İsaya, ‹‹Ey Tanrının Oğlu, bizden ne istiyorsun?›› diye bağırdılar. ‹‹Buraya, vaktinden önce bize işkence etmek için mi geldin?››
830Onlardan uzakta otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı.
831Cinler İsaya, ‹‹Bizi kovacaksan, şu domuz sürüsüne gönder›› diye yalvardılar.
832İsa onlara, ‹‹Gidin!›› dedi. Cinler de adamlardan çıkıp domuzların içine girdiler. O anda bütün sürü dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.
833Domuzları güdenler kaçıp kente gittiler. Cinli adamlarla ilgili haberler dahil, olup bitenlerin hepsini anlattılar.
834Bunun üzerine bütün kent halkı İsa'yı karşılamaya çıktı. O'nu görünce bölgelerinden ayrılması için yalvardılar.
91İsa tekneye binip karşı kıyıya geçti ve kendi kentine gitti.
92Kendisine, yatak üzerinde felçli bir adam getirdiler. İsa onların imanını görünce felçliye, ‹‹Cesur ol, oğlum, günahların bağışlandı›› dedi.
93Bunun üzerine bazı din bilginleri içlerinden, ‹‹Bu adam Tanrıya küfrediyor!›› dediler.
94Onların ne düşündüklerini bilen İsa dedi ki, ‹‹Yüreğinizde neden kötü düşüncelere yer veriyorsunuz?
95Hangisi daha kolay? ‹Günahların bağışlandı› demek mi, yoksa ‹Kalk, yürü› demek mi?
96Ne var ki, İnsanoğlunun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye...›› Sonra felçliye, ‹‹Kalk, yatağını topla, evine git!›› dedi.
97Adam da kalkıp evine gitti.
98Halk bunu görünce korkuya kapıldı. İnsana böyle bir yetki veren Tanrıyı yücelttiler.
99İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan birini gördü. Matta adındaki bu adama, ‹‹Ardımdan gel›› dedi. Adam da kalkıp İsanın ardından gitti.
910Sonra İsa, Mattanın evinde sofrada otururken, birçok vergi görevlisiyle günahkâr gelip Onunla ve öğrencileriyle birlikte sofraya oturdu.
911Bunu gören Ferisiler, İsanın öğrencilerine, ‹‹Sizin öğretmeniniz neden vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte yemek yiyor?›› diye sordular.
912İsa bunu duyunca şöyle dedi: ‹‹Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var.
913Gidin de, ‹Ben kurban değil, merhamet isterim› sözünün anlamını öğrenin. Çünkü ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim.››
914Bu arada Yahyanın öğrencileri gelip İsaya, ‹‹Neden biz ve Ferisiler oruç tutuyoruz da senin öğrencilerin tutmuyor?›› diye sordular.
915İsa şöyle karşılık verdi: ‹‹Güvey aralarındayken, davetliler yas tutar mı? Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, o zaman oruç tutacaklar.
916Hiç kimse eski giysiyi yeni kumaş parçasıyla yamamaz. Çünkü yeni kumaş çeker, giysiden kopar, yırtık daha beter olur.
917Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Yoksa tulumlar patlar; hem şarap dökülür, hem de tulumlar mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara konur, böylece her ikisi de korunmuş olur.››
918İsa onlara bu sözleri söylerken bir havra yöneticisi gelip Onun önünde yere kapanarak, ‹‹Kızım az önce öldü. Ama sen gelip elini onun üzerine koyarsan, dirilecek›› dedi.
919İsa kalkıp öğrencileriyle birlikte adamın ardından gitti.
920Tam o sırada, on iki yıldır kanaması olan bir kadın İsanın arkasından yetişip giysisinin eteğine dokundu.
921İçinden, ‹‹Giysisine bir dokunsam kurtulurum›› diyordu.
922İsa arkasına dönüp onu görünce, ‹‹Cesur ol, kızım! İmanın seni kurtardı›› dedi. Ve kadın o anda iyileşti.
923İsa, yöneticinin evine varıp kaval çalanlarla gürültülü kalabalığı görünce, ‹‹Çekilin!›› dedi. ‹‹Kız ölmedi, uyuyor.›› Onlar ise kendisiyle alay ettiler.
925Kalabalık dışarı çıkarılınca İsa içeri girip kızın elini tuttu, kız ayağa kalktı.
926Bu haber bütün bölgeye yayıldı.
927İsa oradan ayrılırken iki kör, ‹‹Ey Davut Oğlu, halimize acı!›› diye feryat ederek Onun ardından gittiler.
928İsa eve girince körler yanına geldi. Onlara, ‹‹İstediğinizi yapabileceğime inanıyor musunuz?›› diye sordu. Körler, ‹‹İnanıyoruz, ya Rab!›› dediler.
929Bunun üzerine İsa körlerin gözlerine dokunarak, ‹‹İmanınıza göre olsun›› dedi.
930Ve adamların gözleri açıldı. İsa, ‹‹Sakın kimse bunu bilmesin›› diyerek onları sıkı sıkı uyardı.
931Onlar ise çıkıp İsayla ilgili haberi bütün bölgeye yaydılar.
932Adamlar çıkarken İsaya dilsiz bir cinli getirdiler.
933Cin kovulunca adamın dili çözüldü. Halk hayret içinde, ‹‹İsrailde böylesi hiç görülmemiştir›› diyordu.
934Ferisiler ise, ‹‹Cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor›› diyorlardı.
935İsa bütün kent ve köyleri dolaşarak havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesini duyuruyor, her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu.
936Kalabalıkları görünce onlara acıdı. Çünkü çobansız koyunlar gibi şaşkın ve perişandılar.
937O zaman İsa öğrencilerine, ‹‹Ürün bol, ama işçi az›› dedi,
938‹‹Bu nedenle ürünün sahibi Rab'be yalvarın, ürününü kaldıracak işçiler göndersin.››
101İsa on iki öğrencisini yanına çağırıp onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Böylece kötü ruhları kovacak, her hastalığı, her illeti iyileştireceklerdi.
102Bu on iki elçinin adları şöyle: Birincisi Petrus adıyla bilinen Simun, onun kardeşi Andreas, Zebedinin oğulları Yakup ve Yuhanna, Filipus ve Bartalmay, Tomas ve vergi görevlisi Matta, Alfay oğlu Yakup ve Taday, Yurtsever Simun ve İsaya ihanet eden Yahuda İskariot.
105İsa Onikileri şu buyrukla halkın arasına gönderdi: ‹‹Öteki ulusların arasına girmeyin. Samiriyelilerin kentlerine de uğramayın.
106Bunun yerine, İsrail halkının yitik koyunlarına gidin.
107Gittiğiniz her yerde Göklerin Egemenliğinin yaklaştığını duyurun.
108Hastaları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin.
109Kuşağınıza altın, gümüş, ya da bakır para koymayın.
1010Yolculuk için ne torba, ne yedek mintan, ne çarık, ne de değnek alın. Çünkü işçi yiyeceğini hak eder.
1011Hangi kent ya da köye girerseniz, orada saygıdeğer birini arayın ve ayrılıncaya dek onunla kalın.
1012Onun evine girerken, evdekilere esenlik dileyin.
1013Eğer evdekiler buna layıksa, dilediğiniz esenlik üzerlerinde kalsın; layık değillerse, size geri dönsün.
1014Sizi kabul etmez, sözlerinizi dinlemezlerse o evden ya da kentten ayrılırken, ayaklarınızın tozunu silkin.
1015Size doğrusunu söyleyeyim, yargı günü o kentin hali Sodomla Gomora bölgesinin halinden beter olacaktır.››
1016‹‹İşte, sizi koyunlar gibi kurtların arasına gönderiyorum. Yılan gibi zeki, güvercin gibi saf olun.
1017İnsanlardan sakının. Çünkü sizi mahkemelere verecek, havralarında kamçılayacaklar.
1018Benden ötürü valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara ve uluslara tanıklık edeceksiniz.
1019Sizleri mahkemeye verdiklerinde, neyi nasıl söyleyeceğinizi düşünerek kaygılanmayın. Ne söyleyeceğiniz o anda size bildirilecek.
1020Çünkü konuşan siz değil, aracılığınızla konuşan Babanızın Ruhu olacak.
1021‹‹Kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babaya başkaldırıp onları öldürtecek.
1022Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.
1023Bir kentte size zulmettikleri zaman ötekine kaçın. Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu gelinceye dek İsrailin bütün kentlerini dolaşmış olmayacaksınız.
1024‹‹Öğrenci öğretmeninden, köle efendisinden üstün değildir.
1025Öğrencinin öğretmeni gibi, kölenin de efendisi gibi olması yeterlidir. İnsanlar evin efendisine Baalzevul derlerse, ev halkına neler demezler!››
1026‹‹Bu yüzden onlardan korkmayın. Çünkü örtülü olup da açığa çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir şey yoktur.
1027Size karanlıkta söylediklerimi, siz gün ışığında söyleyin. Kulağınıza fısıldananı, damlardan duyurun.
1028Bedeni öldüren, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın. Canı da bedeni de cehennemde mahvedebilen Tanrıdan korkun.
1029İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Babanızın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez.
1030Size gelince, başınızdaki bütün saçlar bile sayılıdır.
1031Onun için korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz.
1032‹‹İnsanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi, ben de göklerdeki Babamın önünde açıkça kabul edeceğim.
1033İnsanların önünde beni inkâr edeni, ben de göklerdeki Babamın önünde inkâr edeceğim.››
1034‹‹Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim.
1035Çünkü ben babayla oğulun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmaya geldim.
1036‹İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.›
1037Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir.
1038Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir.
1039Canını kurtaran onu yitirecek. Canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.
1040‹‹Sizi kabul eden beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş olur.
1041Bir peygamberi peygamber olduğu için kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacaktır. Doğru birini doğru olduğu için kabul eden, doğru kişiye yaraşan bir ödül alacaktır.
1042Bu sıradan kişilerden birine, öğrencim olduğu için bir bardak soğuk su bile veren, size doğrusunu söyleyeyim, ödülsüz kalmayacaktır.››
111İsa, on iki öğrencisine bu buyrukları verdikten sonra onların kentlerinde öğretmek ve Tanrı sözünü duyurmak üzere oradan ayrıldı.
112Tutukevinde bulunan Yahya, Mesihin yaptığı işleri duyunca, Ona gönderdiği öğrencileri aracılığıyla şunu sordu: ‹‹Gelecek Olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?››
114İsa onlara şöyle karşılık verdi: ‹‹Gidin, işitip gördüklerinizi Yahyaya bildirin.
115Körlerin gözleri açılıyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar işitiyor, ölüler diriliyor ve Müjde yoksullara duyuruluyor.
116Benden ötürü sendeleyip düşmeyene ne mutlu!››
117Yahyanın öğrencileri ayrılırken İsa halka Yahyadan söz etmeye başladı. ‹‹Çöle ne görmeye gittiniz?›› dedi. ‹‹Rüzgarda sallanan bir kamış mı?
118Söyleyin, ne görmeye gittiniz? Pahalı giysiler giymiş bir adam mı? Oysa pahalı giysi giyenler, kral saraylarında bulunur.
119Öyleyse ne görmeye gittiniz? Bir peygamber mi? Evet! Size şunu söyleyeyim, gördüğünüz kişi peygamberden de üstündür.
1110‹İşte, habercimi senin önünden gönderiyorum; O önden gidip senin yolunu hazırlayacak›
1111Size doğrusunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Vaftizci Yahyadan daha üstün biri çıkmamıştır. Bununla birlikte, Göklerin Egemenliğinde en küçük olan ondan üstündür.
1112Vaftizci Yahyanın ortaya çıktığı günden bu yana Göklerin Egemenliği zorlanıyor, zorlu kişiler onu ele geçirmeye çalışıyor.
1113Yahyaya dek bütün peygamberlerle Kutsal Yasa, olacakları önceden bildirdiler.
1114Eğer bunu kabul etmek isterseniz, gelecek olan İlyas odur.
1115Kulağı olan, işitsin!
1116‹‹Bu kuşağın insanlarını neye benzeteyim? Çarşı meydanlarında oturup arkadaşlarına, ‹Size kaval çaldık, oynamadınız; Ağıt yaktık, dövünmediniz›
1118Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı, ona ‹cinli› diyorlar.
1119İnsanoğlu geldiği zaman yiyip içti. Bu kez de diyorlar ki, ‹Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve günahkârlarla dost oldu!› Ne var ki bilgelik, ortaya koyduğu işlerle doğrulanır.››
1120Sonra İsa, mucizelerinin çoğunu yapmış olduğu kentleri, tövbe etmedikleri için şöyle azarlamaya başladı: ‹‹Vay haline, ey Horazin! Vay haline, ey Beytsayda! Sizlerde yapılan mucizeler Sur ve Saydada yapılmış olsaydı, çoktan çul kuşanıp kül içinde oturarak tövbe etmiş olurlardı.
1122Size şunu söyleyeyim, yargı günü sizin haliniz Sur ve Saydanın halinden beter olacaktır!
1123Ya sen, ey Kefarnahum, göğe mi çıkarılacaksın? Hayır, ölüler diyarına indirileceksin! Çünkü sende yapılan mucizeler Sodomda yapılmış olsaydı, bugüne dek ayakta kalırdı.
1124Sana şunu söyleyeyim, yargı günü senin halin Sodom bölgesinin halinden beter olacaktır!››
1125İsa bundan sonra şöyle dedi: ‹‹Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana şükrederim.
1126Evet Baba, senin isteğin buydu.
1127‹‹Babam her şeyi bana teslim etti. Oğulu, Babadan başka kimse tanımaz. Babayı da Oğuldan ve Oğulun Onu tanıtmak istediği kişilerden başkası tanımaz.
1128‹‹Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm.
1129Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur.
1130Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir.››
121O sıralarda, bir Şabat Günü İsa ekinler arasından geçiyordu. Öğrencileri acıkınca başakları koparıp yemeye başladılar.
122Bunu gören Ferisiler İsaya, ‹‹Bak, öğrencilerin Şabat Günü yasak olanı yapıyor›› dediler.
123İsa onlara, ‹‹Davutla yanındakiler acıkınca Davutun ne yaptığını okumadınız mı?›› diye sordu.
124‹‹Tanrının evine girdi, kendisinin ve yanındakilerin yemesi yasak olan, ancak kâhinlerin yiyebileceği adak ekmeklerini yedi.
125Ayrıca kâhinlerin her hafta tapınakta Şabat Günüyle ilgili buyruğu çiğnedikleri halde suçlu sayılmadıklarını Kutsal Yasada okumadınız mı?
126Size şunu söyleyeyim, burada tapınaktan daha üstün bir şey var.
127Eğer siz, ‹Ben kurban değil, merhamet isterim› sözünün anlamını bilseydiniz, suçsuzları yargılamazdınız.
128Çünkü İnsanoğlu Şabat Gününün de Rabbidir.››
129İsa oradan ayrılıp onların havrasına gitti.
1210Orada eli sakat bir adam vardı. İsayı suçlamak amacıyla kendisine, ‹‹Şabat Günü bir hastayı iyileştirmek Kutsal Yasaya uygun mudur?›› diye sordular.
1211İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Hanginizin bir koyunu olur da Şabat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz?
1212İnsan koyundan çok daha değerlidir! Demek ki, Şabat Günü iyilik yapmak Yasaya uygundur.››
1213Sonra adama, ‹‹Elini uzat›› dedi. Adam elini uzattı. Eli öteki gibi yine sapasağlam oluverdi.
1214Bunun üzerine Ferisiler dışarı çıktılar, İsayı yok etmek için anlaştılar.
1215İsa bunu bildiği için oradan ayrıldı. Birçok kişi ardından gitti. İsa hepsini iyileştirdi.
1216Kim olduğunu açıklamamaları için onları uyardı.
1217Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹İşte Kulum, Onu ben seçtim. Gönlümün hoşnut olduğu sevgili Kulum Odur. Ruhumu Onun üzerine koyacağım, O da adaleti uluslara bildirecek.
1219Çekişip bağırmayacak, Sokaklarda kimse Onun sesini duymayacak.
1220Ezilmiş kamışı kırmayacak, Tüten fitili söndürmeyecek, Ve sonunda adaleti zafere ulaştıracak.
1221Uluslar da Onun adına umut bağlayacak.››
1222Daha sonra İsaya kör ve dilsiz bir cinli getirdiler. İsa adamı iyileştirdi. Adam konuşmaya, görmeye başladı.
1223Bütün kalabalık şaşırıp kaldı. ‹‹Bu, Davutun Oğlu olabilir mi?›› diye soruyorlardı.
1224Ferisiler bunu duyunca, ‹‹Bu adam cinleri, ancak cinlerin önderi Baalzevulun gücüyle kovuyor›› dediler.
1225Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi: ‹‹Kendi içinde bölünen ülke yıkılır. Kendi içinde bölünen kent ya da ev ayakta kalamaz.
1226Eğer Şeytan Şeytanı kovarsa, kendi içinde bölünmüş demektir. Bu durumda onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir?
1227Eğer ben cinleri Baalzevulun gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız kimin gücüyle kovuyor? Bu durumda sizi kendi adamlarınız yargılayacak.
1228Ama ben cinleri Tanrının Ruhuyla kovuyorsam, Tanrının Egemenliği üzerinize gelmiş demektir.
1229‹‹Bir kimse güçlü adamın evine girip malını nasıl çalabilir? Ancak onu bağladıktan sonra evini soyabilir.
1230‹‹Benden yana olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir.
1231Bunun için size diyorum ki, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür bağışlanacak; ama Ruha edilen küfür bağışlanmayacaktır.
1232İnsanoğluna karşı bir söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruha karşı bir söz söyleyen, ne bu çağda, ne de gelecek çağda bağışlanacaktır.
1233‹‹Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi sayın; ya da ağacı kötü, meyvesini de kötü sayın. Çünkü her ağaç meyvesinden tanınır.
1234Sizi engerekler soyu! Kötü olan sizler nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler.
1235İyi insan içindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır.
1236Size şunu söyleyeyim, insanlar söyledikleri her boş söz için yargı günü hesap verecekler.
1237Kendi sözlerinizle aklanacak, yine kendi sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız.››
1238Bunun üzerine bazı din bilginleri ve Ferisiler, ‹‹Öğretmenimiz, senden doğaüstü bir belirti görmek istiyoruz›› dediler.
1239İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Kötü ve vefasız kuşak bir belirti istiyor! Ama ona Peygamber Yunusun belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecektir.
1240Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır.
1241Ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Ninovalılar, Yunusun çağrısı üzerine tövbe ettiler. Bakın, Yunustan daha üstün olan buradadır.
1242Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü kraliçe, Süleymanın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti. Bakın, Süleymandan daha üstün olan buradadır.
1243‹‹Kötü ruh insandan çıkınca kurak yerlerde dolanıp huzur arar, ama bulamaz.
1244O zaman, ‹Çıktığım eve, kendi evime döneyim› der. Eve gelince orayı bomboş, süpürülmüş, düzeltilmiş bulur.
1245Bunun üzerine gider, yanına kendisinden kötü yedi ruh daha alır ve eve girip yerleşirler. Böylece o kişinin son durumu ilkinden beter olur. Bu kötü kuşağın başına gelecek olan da budur.››
1246İsa daha halka konuşurken, annesiyle kardeşleri geldi. Dışarıda durmuş, Onunla konuşmak istiyorlardı.
1247Birisi İsaya, ‹‹Bak, annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seninle görüşmek istiyorlar›› dedi.
1248İsa, kendisiyle konuşana, ‹‹Kimdir annem, kimdir kardeşlerim?›› karşılığını verdi.
1249Eliyle öğrencilerini göstererek, ‹‹İşte annem, işte kardeşlerim!›› dedi.
1250‹‹Göklerdeki Babam'ın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.››
131Aynı gün İsa evden çıktı, gidip göl kıyısında oturdu.
132Çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık kıyıda duruyordu.
133İsa onlara benzetmelerle birçok şey anlattı. ‹‹Bakın›› dedi, ‹‹Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı.
134Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. Kuşlar gelip bunları yedi.
135Kimi, toprağı az, kayalık yerlere düştü; toprak derin olmadığından hemen filizlendi.
136Ne var ki, güneş doğunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler.
137Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü, filizleri boğdu.
138Kimi ise iyi toprağa düştü. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı da otuz kat ürün verdi.
139Kulağı olan işitsin!››
1310Öğrencileri gelip İsaya, ‹‹Halka neden benzetmelerle konuşuyorsun?›› diye sordular.
1311İsa şöyle yanıtladı: ‹‹Göklerin Egemenliğinin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi, ama onlara verilmedi.
1312Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek, bolluğa kavuşturulacak. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacak.
1313Onlara benzetmelerle konuşmamın nedeni budur. Çünkü, ‹Gördükleri halde görmezler, Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.›
1314‹‹Böylece Yeşayanın peygamberlik sözü onlar için gerçekleşmiş oldu: ‹Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, Bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz!
1315Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, Kulakları ağırlaştı. Gözlerini kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.›
1316‹‹Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız işitiyor!
1317Size doğrusunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice doğru kişiler sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler.
1318‹‹Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi siz dinleyin.
1319Kim göksel egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, kötü olan gelir, onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum işte budur.
1320Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadığı için ancak bir süre dayanan kişidir. Böyle biri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşer.
1322Dikenler arasında ekilen de şudur: Sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini engeller.
1323İyi toprağa ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat.››
1324İsa onlara başka bir benzetme anlattı: ‹‹Göklerin Egemenliği, tarlasına iyi tohum eken adama benzer›› dedi.
1325‹‹Herkes uyurken, adamın düşmanı geldi, buğdayın arasına delice ekip gitti.
1326Ekin gelişip başak salınca, deliceler de göründü.
1327‹‹Mal sahibinin köleleri gelip ona şöyle dediler: ‹Efendimiz, sen tarlana iyi tohum ekmedin mi? Bu deliceler nereden çıktı?›
1328‹‹Mal sahibi, ‹Bunu bir düşman yapmıştır› dedi. ‹‹ ‹Gidip deliceleri toplamamızı ister misin?› diye sordu köleler.
1329‹‹ ‹Hayır› dedi adam. ‹Deliceleri toplarken belki buğdayı da sökersiniz.
1330Bırakın biçim vaktine dek birlikte büyüsünler. Biçim vakti orakçılara, önce deliceleri toplayın diyeceğim, yakmak için demet yapın. Buğdayı ise toplayıp ambarıma koyun.› ››
1331İsa onlara bir benzetme daha anlattı: ‹‹Göklerin Egemenliği, bir adamın tarlasına ektiği hardal tanesine benzer›› dedi.
1332‹‹Hardal tohumların en küçüğü olduğu halde, gelişince bahçe bitkilerinin boyunu aşar, ağaç olur. Böylece kuşlar gelip dallarında barınır.››
1333İsa onlara başka bir benzetme anlattı: ‹‹Göklerin Egemenliği, bir kadının üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer. Sonunda bütün hamur kabarır.››
1334İsa bütün bunları halka benzetmelerle anlattı. Benzetme kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı.
1335Bu, peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹Ağzımı benzetmeler anlatarak açacağım, Dünyanın kuruluşundan beri Gizli kalmış sırları dile getireceğim.››
1336Bundan sonra İsa halktan ayrılıp eve gitti. Öğrencileri yanına gelip, ‹‹Tarladaki delicelerle ilgili benzetmeyi bize açıkla›› dediler.
1337İsa, ‹‹İyi tohumu eken, İnsanoğludur›› diye karşılık verdi.
1338‹‹Tarla ise dünyadır. İyi tohum, göksel egemenliğin oğulları, deliceler de kötü olanın oğullarıdır.
1339Deliceleri eken düşman, İblistir. Biçim vakti, çağın sonu; orakçılar ise meleklerdir.
1340‹‹Deliceler nasıl toplanıp yakılırsa, çağın sonunda da böyle olacaktır.
1341İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi Onun egemenliğinden toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.
1343Doğru kişiler o zaman Babalarının egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. Kulağı olan işitsin!››
1344‹‹Göklerin Egemenliği, tarlada saklı bir defineye benzer. Onu bulan yeniden sakladı, sevinçle koşup gitti, varını yoğunu satıp tarlayı satın aldı.
1345‹‹Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
1346Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın aldı.››
1347‹‹Yine Göklerin Egemenliği, denize atılan ve her çeşit balığı toplayan ağa benzer.
1348Ağ dolunca onu kıyıya çekerler. Oturup işe yarayan balıkları kaplara koyar, yaramayanları atarlar.
1349Çağın sonunda da böyle olacak. Melekler gelecek, kötü kişileri doğruların arasından ayırıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.››
1351İsa, ‹‹Bütün bunları anladınız mı?›› diye sordu. ‹‹Evet›› karşılığını verdiler.
1352O da onlara, ‹‹İşte böylece Göklerin Egemenliği için eğitilmiş her din bilgini, hazinesinden hem yeni hem eski değerler çıkaran bir mal sahibine benzer›› dedi.
1353İsa bütün bu benzetmeleri anlattıktan sonra oradan ayrıldı.
1354Kendi memleketine gitti ve oradaki havrada halka öğretmeye başladı. Halk şaşıp kalmıştı. ‹‹Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden geliyor?›› diyorlardı.
1355‹‹Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda Onun kardeşleri değil mi?
1356Kızkardeşlerinin hepsi aramızda yaşamıyor mu? O halde Onun bütün bu yaptıkları nereden geliyor?››
1357Ve gücenip Onu reddettiler. Ama İsa onlara şöyle dedi: ‹‹Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez.››
1358İmansızlıkları yüzünden İsa orada pek fazla mucize yapmadı.
141O günlerde İsayla ilgili haberleri duyan bölge kralı Hirodes, adamlarına, ‹‹Bu, Vaftizci Yahyadır›› dedi. ‹‹Ölümden dirildi. Olağanüstü güçlerin onda etkin olmasının nedeni budur.››
143Hirodes, kardeşi Filipusun karısı Hirodiya yüzünden Yahyayı tutuklatmış, bağlatıp zindana attırmıştı.
144Çünkü Yahya Hirodese, ‹‹O kadınla evlenmen Kutsal Yasaya aykırıdır›› demişti.
145Hirodes Yahyayı öldürtmek istemiş, ama halktan korkmuştu. Çünkü halk Yahyayı peygamber sayıyordu.
146Hirodesin doğum günü şenliği sırasında Hirodiyanın kızı ortaya çıkıp dans etti. Bu, Hirodesin öyle hoşuna gitti ki, ant içerek kıza ne dilerse vereceğini söyledi.
148Kız, annesinin kışkırtmasıyla, ‹‹Bana şimdi, bir tepsi üzerinde Vaftizci Yahyanın başını ver›› dedi.
149Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü bu dileğin yerine getirilmesini buyurdu.
1410Adam gönderip zindanda Yahyanın başını kestirdi.
1411Kesik baş tepsiyle getirilip kıza verildi, kız da bunu annesine götürdü.
1412Yahyanın öğrencileri gelip cesedi aldılar ve gömdüler. Sonra gidip İsaya haber verdiler.
1413İsa bunu duyunca, tek başına tenha bir yere çekilmek üzere bir tekneyle oradan ayrıldı. Bunu öğrenen halk, kentlerden çıkıp Onu yaya olarak izledi.
1414İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Onlara acıdı ve hasta olanlarını iyileştirdi.
1415Akşama doğru öğrencileri yanına gelip, ‹‹Burası ıssız bir yer›› dediler, ‹‹Vakit de geç oldu. Halkı salıver de köylere gidip kendilerine yiyecek alsınlar.››
1416İsa, ‹‹Gitmelerine gerek yok, onlara siz yiyecek verin›› dedi.
1417Öğrenciler, ‹‹Burada beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok ki›› dediler.
1418İsa, ‹‹Onları buraya, bana getirin›› dedi.
1419Halka çayıra oturmalarını buyurduktan sonra, beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe kaldırarak şükretti; sonra ekmekleri bölüp öğrencilerine verdi, onlar da halka dağıttılar.
1420Herkes yiyip doydu. Artakalan parçalardan on iki sepet dolusu topladılar.
1421Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, yaklaşık beş bin erkekti.
1422Bundan hemen sonra İsa öğrencilerine, tekneye binip kendisinden önce karşı yakaya geçmelerini buyurdu. Bu arada halkı evlerine gönderecekti.
1423Halkı gönderdikten sonra dua etmek için tek başına dağa çıktı. Akşam olurken orada yalnızdı.
1424O sırada tekne kıyıdan bir hayli uzakta dalgalarla boğuşuyordu. Çünkü rüzgar karşı yönden esiyordu.
1425Sabaha karşı İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı.
1426Öğrenciler, Onun gölün üstünde yürüdüğünü görünce dehşete kapıldılar. ‹‹Bu bir hayalet!›› diyerek korkuyla bağrıştılar.
1427Ama İsa hemen onlara seslenerek, ‹‹Cesur olun, benim, korkmayın!›› dedi.
1428Petrus buna karşılık, ‹‹Ya Rab›› dedi, ‹‹Eğer sen isen, buyruk ver suyun üstünden yürüyerek sana geleyim.››
1429İsa, ‹‹Gel!›› dedi. Petrus da tekneden indi, suyun üstünden yürüyerek İsaya yaklaştı.
1430Ama rüzgarın ne kadar güçlü estiğini görünce korktu, batmaya başladı. ‹‹Ya Rab, beni kurtar!›› diye bağırdı.
1431İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, ‹‹Ey kıt imanlı, neden kuşku duydun?›› dedi.
1432Onlar tekneye bindikten sonra rüzgar dindi.
1433Teknedekiler, ‹‹Sen gerçekten Tanrının Oğlusun›› diyerek Ona tapındılar.
1434Gölü aşıp Ginnesarda karaya çıktılar.
1435Yöre halkı İsayı tanıyınca çevreye haber saldı. Bütün hastaları Ona getirdiler.
1436Giysisinin eteğine bir dokunsak diye yalvarıyorlardı. Dokunanların hepsi iyileşti.
151Bu sırada Yeruşalimden bazı Ferisiler ve din bilginleri İsaya gelip, ‹‹Öğrencilerin neden atalarımızın töresini çiğniyor?›› diye sordular, ‹‹Yemekten önce ellerini yıkamıyorlar.››
153İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Ya siz, neden töreniz uğruna Tanrı buyruğunu çiğniyorsunuz?
154Çünkü Tanrı şöyle buyurdu: ‹Annene babana saygı göstereceksin›; ‹Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir.›
155Ama siz, ‹Her kim anne ya da babasına, benden alacağın bütün yardım Tanrıya adanmıştır derse, artık babasına saygı göstermek zorunda değildir› diyorsunuz. Böylelikle, töreniz uğruna Tanrının sözünü geçersiz kılmış oluyorsunuz.
157Ey ikiyüzlüler! Yeşayanın sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne kadar yerindedir: ‹Bu halk dudaklarıyla beni sayar, Ama yürekleri benden uzak.
159Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.› ››
1510İsa, halkı yanına çağırıp onlara, ‹‹Dinleyin ve şunu belleyin›› dedi.
1511‹‹Ağızdan giren şey insanı kirletmez. İnsanı kirleten ağızdan çıkandır.››
1512Bu sırada öğrencileri Ona gelip, ‹‹Biliyor musun?›› dediler, ‹‹Ferisiler bu sözü duyunca gücendiler.››
1513İsa şu karşılığı verdi: ‹‹Göksel Babamın dikmediği her fidan kökünden sökülecektir.
1514Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör köre kılavuzluk ederse, ikisi de çukura düşer.››
1515Petrus, ‹‹Bu benzetmeyi bize açıkla›› dedi.
1516‹‹Siz de mi hâlâ anlamıyorsunuz?›› diye sordu İsa.
1517‹‹Ağza giren her şeyin mideye indiğini, oradan da helaya atıldığını bilmiyor musunuz?
1518Ne var ki ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur.
1519Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, fuhuş, hırsızlık, yalan yere tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır.
1520İnsanı kirleten bunlardır. Yıkanmamış ellerle yemek yemek insanı kirletmez.››
1521İsa oradan ayrılıp Sur ve Sayda bölgesine geçti.
1522O yöreden Kenanlı bir kadın İsaya gelip, ‹‹Ya Rab, ey Davut Oğlu, halime acı! Kızım cine tutuldu, çok kötü durumda›› diye feryat etti.
1523İsa kadına hiçbir karşılık vermedi. Öğrencileri yaklaşıp, ‹‹Sal şunu, gitsin!›› diye rica ettiler. ‹‹Arkamızdan bağırıp duruyor.››
1524İsa, ‹‹Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim›› diye yanıtladı.
1525Kadın ise yaklaşıp, ‹‹Ya Rab, bana yardım et!›› diyerek Onun önünde yere kapandı.
1526İsa ona, ‹‹Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir›› dedi.
1527Kadın, ‹‹Haklısın, ya Rab›› dedi. ‹‹Ama köpekler de efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları yer.››
1528O zaman İsa ona şu karşılığı verdi: ‹‹Ey kadın, imanın büyük! Dilediğin gibi olsun.›› Ve kadının kızı o saatte iyileşti.
1529İsa oradan ayrıldı, Celile Gölünün kıyısından geçerek dağa çıkıp oturdu.
1530Yanına büyük bir kalabalık geldi. Beraberlerinde kötürüm, kör, çolak, dilsiz ve daha birçok hasta getirdiler. Hastaları Onun ayaklarının dibine bıraktılar. O da onları iyileştirdi.
1531Halk, dilsizlerin konuştuğunu, çolakların iyileştiğini, körlerin gördüğünü, kötürümlerin yürüdüğünü görünce şaştı ve İsrailin Tanrısını yüceltti.
1532İsa öğrencilerini yanına çağırıp, ‹‹Halka acıyorum›› dedi. ‹‹Üç gündür yanımdalar, yiyecek hiçbir şeyleri yok. Onları aç aç evlerine göndermek istemiyorum, yolda bayılabilirler.››
1533Öğrenciler kendisine, ‹‹Böyle ıssız bir yerde bu kadar kalabalığı doyuracak ekmeği nereden bulalım?›› dediler.
1534İsa, ‹‹Kaç ekmeğiniz var?›› diye sordu. ‹‹Yedi ekmekle birkaç küçük balığımız var›› dediler.
1535Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu.
1536Yedi ekmekle balıkları aldı, şükredip bunları böldü, öğrencilerine verdi. Onlar da halka dağıttılar.
1537Herkes yiyip doydu. Artakalan parçalardan yedi küfe dolusu topladılar.
1538Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, dört bin erkekti.
1539İsa, halkı evlerine gönderdikten sonra tekneye binip Magadan bölgesine geçti.
161Ferisilerle Sadukiler İsanın yanına geldiler. Onu denemek amacıyla kendilerine gökten bir belirti göstermesini istediler.
162İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Akşam, ‹Gökyüzü kızıl olduğuna göre hava iyi olacak› dersiniz.
163Sabah, ‹Bugün gök kızıl ve bulutlu, hava bozacak› dersiniz. Gökyüzünün görünümünü yorumlayabiliyorsunuz da, zamanın belirtilerini yorumlayamıyor musunuz?
164Kötü ve vefasız kuşak bir belirti istiyor! Ama ona Yunusun belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek.›› Sonra İsa onları bırakıp gitti.
165Öğrenciler gölün karşı yakasına geçerken ekmek almayı unutmuşlardı.
166İsa onlara, ‹‹Dikkatli olun, Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçının!›› dedi.
167Onlar ise kendi aralarında tartışarak, ‹‹Ekmek almadığımız için böyle diyor›› dediler.
168Bunun farkında olan İsa şöyle dedi: ‹‹Ey kıt imanlılar! Ekmeğiniz yok diye niçin tartışıyorsunuz?
169Hâlâ anlamıyor musunuz? Beş ekmekle beş bin kişinin doyduğunu, kaç sepet dolusu yemek fazlası topladığınızı hatırlamıyor musunuz? Yedi ekmekle dört bin kişinin doyduğunu, kaç küfe dolusu yemek fazlası topladığınızı hatırlamıyor musunuz?
1611Ben size, ‹Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçının› derken, ekmekten söz etmediğimi nasıl olur da anlamazsınız?››
1612Ekmek mayasından değil de, Ferisilerle Sadukilerin öğretisinden kaçının dediğini o zaman anladılar.
1613İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: ‹‹Halk, İnsanoğlunun kim olduğunu söylüyor?››
1614Öğrencileri şu karşılığı verdiler: ‹‹Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremya ya da peygamberlerden biridir diyor.››
1615İsa onlara, ‹‹Siz ne dersiniz›› dedi, ‹‹Sizce ben kimim?››
1616Simun Petrus, ‹‹Sen, yaşayan Tanrının Oğlu Mesihsin›› yanıtını verdi.
1617İsa ona, ‹‹Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!›› dedi. ‹‹Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babamdır.
1618Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrussun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek.
1619Göklerin Egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak.››
1620Bu sözlerden sonra İsa, kendisinin Mesih olduğunu kimseye söylememeleri için öğrencilerini uyardı.
1621Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalime gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.
1622Bunun üzerine Petrus Onu bir kenara çekip azarlamaya başladı. ‹‹Tanrı korusun, ya Rab! Senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek!›› dedi.
1623Ama İsa Petrusa dönüp, ‹‹Çekil önümden, Şeytan!›› dedi, ‹‹Bana engel oluyorsun. Düşüncelerin Tanrıya değil, insana özgüdür.››
1624Sonra İsa, öğrencilerine şunları söyledi: ‹‹Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.
1625Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.
1626İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir?
1627İnsanoğlu, Babasının görkemi içinde melekleriyle gelecek ve herkese, yaptığının karşılığını verecektir.
1628Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, İnsanoğlu'nun kendi egemenliği içinde gelişini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.››
171Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakupun kardeşi Yuhannayı alarak yüksek bir dağa çıktı.
172Onların gözü önünde İsanın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu.
173O anda Musayla İlyas öğrencilere göründü. İsayla konuşuyorlardı.
174Petrus İsaya, ‹‹Ya Rab›› dedi, ‹‹Burada bulunmamız ne iyi oldu! İstersen burada üç çardak kurayım: Biri sana, biri Musaya, biri de İlyasa.››
175Petrus daha konuşurken parlak bir bulut onlara gölge saldı. Buluttan gelen bir ses, ‹‹Sevgili Oğlum budur, Ondan hoşnudum. Onu dinleyin!›› dedi.
176Öğrenciler bunu işitince, dehşet içinde yüzüstü yere kapandılar.
177İsa gelip onlara dokundu, ‹‹Kalkın, korkmayın!›› dedi.
178Başlarını kaldırınca İsadan başka kimseyi göremediler.
179Dağdan inerlerken İsa onlara, ‹‹İnsanoğlu ölümden dirilmeden, gördüklerinizi kimseye söylemeyin›› diye buyurdu.
1710Öğrencileri Ona şunu sordular: ‹‹Peki, din bilginleri neden önce İlyasın gelmesi gerektiğini söylüyorlar?››
1711İsa, ‹‹İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene koyacak›› diye yanıtladı.
1712‹‹Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten geldi, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde İnsanoğlu da onların elinden acı çekecektir.››
1713O zaman öğrenciler İsanın kendilerine Vaftizci Yahyadan söz ettiğini anladılar.
1714Kalabalığın yanına vardıklarında bir adam İsaya yaklaşıp önünde diz çöktü.
1715‹‹Ya Rab›› dedi, ‹‹Oğlumun haline acı! Sarası var, çok acı çekiyor. Sık sık ateşe, suya düşüyor.
1716Onu senin öğrencilerine getirdim, ama iyileştiremediler.››
1717İsa, ‹‹Ey imansız ve sapmış kuşak!›› dedi. ‹‹Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne kadar katlanacağım? Çocuğu buraya, bana getirin.››
1718İsa cini azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk o anda iyileşti.
1719Sonra öğrenciler tek başlarına İsaya gelip, ‹‹Biz cini neden kovamadık?›› diye sordular.
1720İsa, ‹‹İmanınız kıt olduğu için›› karşılığını verdi. ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‹Buradan şuraya göç› derseniz, göçer; sizin için imkânsız bir şey olmayacaktır.››
1722Celilede bir araya geldiklerinde İsa onlara, ‹‹İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek›› dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler.
1724Kefarnahuma geldiklerinde, iki dirhemlik tapınak vergisini toplayanlar Petrusa gelip, ‹‹Öğretmeniniz tapınak vergisini ödemiyor mu?›› diye sordular.
1725Petrus, ‹‹Ödüyor›› dedi. Petrus eve gelince, daha kendisi bir şey söylemeden İsa ona, ‹‹Simun, ne dersin?›› dedi. ‹‹Dünya kralları gümrük ya da vergiyi kimlerden alır? Kendi oğullarından mı, yabancılardan mı?››
1726Petrusun, ‹‹Yabancılardan›› demesi üzerine İsa, ‹‹O halde oğullar muaftır›› dedi.
1727‹‹Ama vergi toplayanları gücendirmeyelim. Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar, onun ağzını aç, dört dirhemlik bir akçe bulacaksın. Parayı al, ikimizin vergisi olarak onlara ver.››
181Bu sırada öğrencileri İsaya yaklaşıp, ‹‹Göklerin Egemenliğinde en büyük kimdir?›› diye sordular.
182İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi: ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliğine asla giremezsiniz.
184Kim bu çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göklerin Egemenliğinde en büyük odur.
185Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.
186‹‹Ama kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, boynuna kocaman bir değirmen taşı asılıp denizin dibine atılması kendisi için daha iyi olur.
187İnsanı günaha düşüren tuzaklardan ötürü vay dünyanın haline! Böyle tuzakların olması kaçınılmazdır. Ama bu tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline!
188‹‹Eğer elin ya da ayağın günah işlemene neden olursa, onu kesip at. Tek el, tek ayakla yaşama kavuşman, iki elle, iki ayakla sönmez ateşe atılmandan iyidir.
189Eğer gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Tek gözle yaşama kavuşman, iki gözle cehennem ateşine atılmandan iyidir.
1810‹‹Bu küçüklerden birini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerdeki Babamın yüzünü her zaman görürler.››
1812‹‹Siz ne dersiniz? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi?
1813Size doğrusunu söyleyeyim, eğer onu bulursa, yolunu şaşırmamış doksan dokuz koyun için sevindiğinden daha çok onun için sevinir.
1814Bunun gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez.››
1815‹‹Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun.
1816Ama dinlemezse, yanına bir ya da iki kişi daha al ki, söylenen her şey iki ya da üç tanığın sözüyle doğrulansın.
1817Onları da dinlemezse, durumu inanlılar topluluğuna bildir. Topluluğu da dinlemezse, onu putperest ya da vergi görevlisi say.
1818‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, yeryüzünde bağlayacağınız her şey gökte de bağlanmış olacak. Yeryüzünde çözeceğiniz her şey gökte de çözülmüş olacak.
1819Yine size şunu söyleyeyim, yeryüzünde aranızdan iki kişi, dileyecekleri herhangi bir şey için anlaşırlarsa, göklerdeki Babam dileklerini yerine getirir.
1820Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, aralarındayım.››
1821Bunun üzerine Petrus İsaya gelip, ‹‹Ya Rab›› dedi, ‹‹Kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?››
1822İsa, ‹‹Yedi kez değil›› dedi. ‹‹Yetmiş kere yedi kez derim sana.
1823Şöyle ki, Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer.
1824Kral hesap görmeye başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi.
1825Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurdu.
1826Köle yere kapanıp efendisine, ‹Ne olur, sabret! Bütün borcumu ödeyeceğim› dedi.
1827Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi.
1828‹‹Ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı. Onu yakalayıp, ‹Borcunu öde› diyerek boğazına sarıldı.
1829Bu köle yüzüstü yere kapandı, ‹Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim› diye yalvardı.
1830Ama ilk köle bunu reddetti. Gitti, borcunu ödeyinceye dek adamı zindana kapattı.
1831Öteki köleler, olanları görünce çok üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlattılar.
1832‹‹Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. ‹Ey kötü köle!› dedi. ‹Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım.
1833Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?›
1834Bu öfkeyle efendisi, bütün borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etti.
1835‹‹Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır.››
191İsa konuşmasını bitirdikten sonra Celileden ayrılıp Yahudiyenin Şeria Irmağının karşı yakasındaki topraklarına geçti.
192Büyük halk toplulukları da Onun ardından gitti. Hasta olanları orada iyileştirdi.
193İsanın yanına gelen bazı Ferisiler, Onu denemek amacıyla şunu sordular: ‹‹Bir adamın, herhangi bir nedenle karısını boşaması Kutsal Yasaya uygun mudur?››
194İsa şu karşılığı verdi: ‹‹Kutsal Yazıları okumadınız mı? Yaradan başlangıçtan ‹İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı› ve şöyle dedi: ‹Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.›
196Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrının birleştirdiğini, insan ayırmasın.››
197Ferisiler İsaya, ‹‹Öyleyse›› dediler, ‹‹Musa neden erkeğin boşanma belgesi verip karısını boşayabileceğini söyledi?››
198İsa onlara, ‹‹İnatçı olduğunuz için Musa karılarınızı boşamanıza izin verdi›› dedi. ‹‹Başlangıçta bu böyle değildi.
199Ben size şunu söyleyeyim, karısını fuhuştan başka bir nedenle boşayıp başkasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanan kadınla evlenen de zina etmiş olur.››
1910Öğrenciler İsaya, ‹‹Eğer erkekle karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha iyi!›› dediler.
1911İsa onlara, ‹‹Herkes bu sözü kabul edemez, ancak Tanrının güç verdiği kişiler kabul edebilir›› dedi.
1912‹‹Çünkü kimisi doğuştan hadımdır, kimisi insanlar tarafından hadım edilir, kimisi de Göklerin Egemenliği uğruna kendini hadım sayar. Bunu kabul edebilen etsin!››
1913O sırada bazıları küçük çocukları İsanın yanına getirdiler; ellerini onların üzerine koyup dua etmesini istediler. Öğrenciler onları azarlayınca İsa, ‹‹Bırakın çocukları›› dedi. ‹‹Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir.››
1915Ellerini onların üzerine koyduktan sonra oradan ayrıldı.
1916Adamın biri İsaya gelip, ‹‹Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?›› diye sordu.
1917İsa, ‹‹Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?›› dedi. ‹‹İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, Onun buyruklarını yerine getir.››
1918‹‹Hangi buyrukları?›› diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: ‹‹ ‹Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin› ve ‹Komşunu kendin gibi seveceksin.› ››
1920Genç adam, ‹‹Bunların hepsini yerine getirdim›› dedi, ‹‹Daha ne eksiğim var?››
1921İsa ona, ‹‹Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle›› dedi.
1922Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.
1923İsa öğrencilerine, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹Zengin kişi Göklerin Egemenliğine zor girecek.
1924Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır.››
1925Bunu işiten öğrenciler büsbütün şaşırdılar, ‹‹Öyleyse kim kurtulabilir?›› diye sordular.
1926İsa onlara bakarak, ‹‹İnsanlar için bu imkânsız, ama Tanrı için her şey mümkündür›› dedi.
1927Bunun üzerine Petrus Ona, ‹‹Bak›› dedi, ‹‹Biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik, kazancımız ne olacak?››
1928İsa onlara, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹Her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelen sizler, on iki tahta oturup İsrailin on iki oymağını yargılayacaksınız.
1929Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak.
1930Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak.››
201‹‹Göklerin Egemenliği, sabah erkenden bağında çalışacak işçi aramaya çıkan toprak sahibine benzer.
202Adam, işçilerle günlüğü bir dinara anlaşıp onları bağına gönderdi.
203‹‹Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıktı, çarşı meydanında boş duran başka adamlar gördü.
204Onlara, ‹Siz de bağa gidip çalışın. Hakkınız neyse, veririm› dedi, onlar da bağa gittiler. ‹‹Öğleyin ve saat üçe doğru yine çıkıp aynı şeyi yaptı.
206Saat beşe doğru çıkınca, orada duran başka işçiler gördü. Onlara, ‹Neden bütün gün burada boş duruyorsunuz?› diye sordu.
207‹‹ ‹Kimse bize iş vermedi ki› dediler. ‹‹Onlara, ‹Siz de bağa gidin, çalışın› dedi.
208‹‹Akşam olunca, bağın sahibi kâhyasına, ‹İşçileri çağır› dedi. ‹Sonuncudan başlayarak ilkine kadar, hepsine ücretlerini ver.›
209‹‹Saat beşe doğru işe başlayanlar gelip kâhyadan birer dinar aldılar.
2010İlk başlayanlar gelince daha çok alacaklarını sandılar, ama onlara da birer dinar verildi.
2011Paralarını alınca bağ sahibine söylenmeye başladılar:
2012‹En son çalışanlar yalnız bir saat çalıştı› dediler. ‹Ama onları günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun!›
2013‹‹Bağ sahibi onlardan birine şöyle karşılık verdi: ‹Arkadaş, sana haksızlık etmiyorum ki! Seninle bir dinara anlaşmadık mı?
2014Hakkını al, git! Sana verdiğimi sonuncuya da vermek istiyorum.
2015Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu? Yoksa cömertliğimi kıskanıyor musun?›
2016‹‹İşte böylece sonuncular birinci, birinciler de sonuncu olacak.››
2017İsa Yeruşalime giderken, yolda on iki öğrencisini bir yana çekip onlara özel olarak şunu söyledi: ‹‹Şimdi Yeruşalime gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da Onu ölüm cezasına çarptıracaklar.
2019Onunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için Onu öteki uluslara teslim edecekler. Ne var ki O, üçüncü gün dirilecek.››
2020O sırada Zebedi oğullarının annesi oğullarıyla birlikte İsaya yaklaştı. Önünde yere kapanarak kendisinden bir dileği olduğunu söyledi.
2021İsa kadına, ‹‹Ne istiyorsun?›› diye sordu. Kadın, ‹‹Buyruk ver, senin egemenliğinde bu iki oğlumdan biri sağında, biri solunda otursun›› dedi.
2022‹‹Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz›› diye karşılık verdi İsa. ‹‹Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz?›› ‹‹Evet, içebiliriz›› dediler.
2023İsa onlara, ‹‹Elbette benim kâsemden içeceksiniz›› dedi, ‹‹Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Babam bu yerleri belirli kişiler için hazırlamıştır.››
2024Bunu işiten on öğrenci iki kardeşe kızdılar.
2025Ama İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: ‹‹Bilirsiniz ki, ulusların önderleri onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de ağırlıklarını hissettirirler.
2026Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun.
2027Aranızda birinci olmak isteyen, ötekilerin kulu olsun.
2028Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.››
2029Erihadan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsanın ardından gitti.
2030Yol kenarında oturan iki kör, İsanın oradan geçmekte olduğunu duyunca, ‹‹Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!›› diye bağırdılar.
2031Kalabalık onları azarlayarak susturmak istediyse de onlar, ‹‹Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!›› diyerek daha çok bağırdılar.
2032İsa durup onları çağırdı. ‹‹Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?›› diye sordu.
2033Onlar da, ‹‹Ya Rab, gözlerimiz açılsın›› dediler.
2034İsa onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve O'nun ardından gittiler.
211Yeruşalime yaklaşıp Zeytin Dağının yamacındaki Beytfaci Köyüne geldiklerinde İsa, iki öğrencisini önden gönderdi. Onlara, ‹‹Karşınızdaki köye gidin›› dedi, ‹‹Hemen orada bağlı bir dişi eşek ve yanında bir sıpa bulacaksınız. Onları çözüp bana getirin.
213Size bir şey diyen olursa, ‹Rabbin bunlara ihtiyacı var, hemen geri gönderecek› dersiniz.››
214Bu olay, peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu:
215‹‹Siyon kızına deyin ki, ‹İşte, alçakgönüllü Kralın, Eşeğe, evet sıpaya, Eşek yavrusuna binmiş Sana geliyor.› ››
216Öğrenciler gidip İsanın kendilerine buyurduğu gibi yaptılar.
217Eşekle sıpayı getirip üzerlerine giysilerini yaydılar, İsa sıpaya bindi.
218Halkın büyük bir bölümü giysilerini yolun üzerine serdi. Bazıları da ağaçlardan dal kesip yola seriyordu.
219Önden giden ve arkadan gelen kalabalıklar şöyle bağırıyorlardı: ‹‹Davut Oğluna hozana! Rabbin adıyla gelene övgüler olsun, En yücelerde hozana!››
2110İsa Yeruşalime girdiği zaman bütün kent, ‹‹Bu kimdir?›› diyerek çalkandı.
2111Kalabalıklar, ‹‹Bu, Celilenin Nasıra Kentinden Peygamber İsadır›› diyordu.
2112İsa, tapınağın avlusuna girerek oradaki bütün alıcı ve satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi.
2113Onlara şöyle dedi: ‹‹ ‹Evime dua evi denecek› diye yazılmıştır. Ama siz onu haydut inine çevirdiniz!››
2114İsa tapınaktayken kendisine gelen kör ve kötürümleri iyileştirdi.
2115Ne var ki, başkâhinlerle din bilginleri, Onun yarattığı harikaları ve tapınakta, ‹‹Davut Oğluna hozana!›› diye bağıran çocukları görünce öfkelendiler.
2116İsaya, ‹‹Bunların ne söylediğini duyuyor musun?›› diye sordular. ‹‹Duyuyorum›› dedi İsa. ‹‹Siz şu sözü hiç okumadınız mı? ‹Küçük çocukların ve emziktekilerin dudaklarından kendine övgüler döktürdün.› ››
2117İsa onları bırakıp kentten çıktı. Beytanyaya dönüp geceyi orada geçirdi.
2118İsa sabah erkenden kente dönerken acıkmıştı.
2119Yol kenarında gördüğü bir incir ağacına yaklaştı. Ağaçta yapraktan başka bir şey bulamayınca ağaca, ‹‹Artık sonsuza dek sende meyve yetişmesin!›› dedi. İncir ağacı o anda kurudu.
2120Öğrenciler bunu görünce şaşkına döndüler. ‹‹İncir ağacı birdenbire nasıl kurudu?›› diye sordular.
2121İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da kuşku duymazsanız, yalnız incir ağacına olanı yapmakla kalmazsınız; şu dağa, ‹Kalk, denize atıl› derseniz, dediğiniz olacaktır.
2122İmanla dua ederseniz, dilediğiniz her şeyi alırsınız.››
2123İsa tapınağa girmiş öğretiyordu. Bu sırada başkâhinler ve halkın ileri gelenleri Onun yanına gelerek, ‹‹Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bu yetkiyi sana kim verdi?›› diye sordular.
2124İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Ben de size bir soru soracağım. Bana yanıt verirseniz, ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylerim.
2125Yahyanın vaftiz etme yetkisi nereden geldi, Tanrıdan mı, insanlardan mı?›› Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar: ‹‹ ‹Tanrıdan› dersek, bize, ‹Öyleyse ona niçin inanmadınız?› diyecek.
2126Yok eğer ‹İnsanlardan› dersek... Halkın tepkisinden korkuyoruz. Çünkü herkes Yahyayı peygamber sayıyor.››
2127İsaya, ‹‹Bilmiyoruz›› diye yanıt verdiler. İsa, ‹‹Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim›› dedi.
2128‹‹Ama şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu vardı. Adam birincisine gidip, ‹Oğlum, git bugün bağda çalış› dedi.
2129‹‹Oğlu, ‹Gitmem!› dedi. Ama sonra pişman olup gitti.
2130‹‹Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söyledi. O, ‹Olur, efendim› dedi, ama gitmedi.
2131‹‹İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş oldu?›› ‹‹Birincisi›› diye karşılık verdiler. İsa da onlara, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle fahişeler, Tanrının Egemenliğine sizden önce giriyorlar›› dedi.
2132‹‹Yahya size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız. Oysa vergi görevlileriyle fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona inanmadınız.››
2133‹‹Bir benzetme daha dinleyin: Toprak sahibi bir adam, bağ dikti, çevresini çitle çevirdi, üzüm sıkma çukuru kazdı, bir de bekçi kulesi yaptı. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıktı.
2134Bağbozumu yaklaşınca, üründen kendisine düşeni almaları için kölelerini bağcılara yolladı.
2135Bağcılar adamın kölelerini yakaladı, birini dövdü, birini öldürdü, ötekini de taşladı.
2136Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda köle yolladı. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yaptılar.
2137Sonunda bağ sahibi, ‹Oğlumu sayarlar› diyerek bağcılara onu yolladı.
2138‹‹Ama bağcılar adamın oğlunu görünce birbirlerine, ‹Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım› dediler.
2139Böylece onu yakaladılar, bağdan atıp öldürdüler.
2140Bu durumda bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak?››
2141İsaya şu karşılığı verdiler: ‹‹Bu korkunç adamları korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak.››
2142İsa onlara şunu sordu: ‹‹Kutsal Yazılarda şu sözleri hiç okumadınız mı? ‹Yapıcıların reddettiği taş, İşte köşenin baş taşı oldu. Rabbin işidir bu, Gözümüzde harika bir iş!›
2143‹‹Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrının Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştiren bir ulusa verilecek.
2144‹‹Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek.››
2145Başkâhinler ve Ferisiler, İsanın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için söylediğini anladılar.
2146O'nu tutuklamak istedilerse de, halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk, O'nu peygamber sayıyordu.
221İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi: ‹‹Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer.
223Kral şölene davet ettiklerini çağırmak üzere kölelerini gönderdi, ama davetliler gelmek istemedi.
224‹‹Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara dedi ki, ‹Davetlilere şunu söyleyin: Bakın, ben ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır, buyrun şölene!›
225‹‹Ama davetliler aldırmadılar. Biri tarlasına, biri ticaretine gitti.
226Öbürleri de kralın kölelerini yakalayıp hırpaladılar ve öldürdüler.
227Kral öfkelendi. Ordularını gönderip o katilleri yok etti, kentlerini ateşe verdi.
228‹‹Sonra kölelerine şöyle dedi: ‹Düğün şöleni hazır, ama çağırdıklarım buna layık değilmiş.
229Gidin yol kavşaklarına, kimi bulursanız düğüne çağırın.›
2210Böylece köleler yollara döküldü, iyi kötü kimi buldularsa, hepsini topladılar. Düğün yeri konuklarla doldu.
2211‹‹Kral konukları görmeye geldiğinde, orada düğün giysisi giymemiş bir adam gördü.
2212Ona, ‹Arkadaş, düğün giysisi giymeden buraya nasıl girdin?› diye sorunca, adamın dili tutuldu.
2213‹‹O zaman kral, uşaklarına, ‹Şunun ellerini ayaklarını bağlayın, dışarıya, karanlığa atın!› dedi. ‹Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.›
2214‹‹Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.››
2215Bunun üzerine Ferisiler çıkıp gittiler. İsayı, kendi söyleyeceği sözlerle tuzağa düşürmek amacıyla düzen kurdular.
2216Hirodes yanlılarıyla birlikte gönderdikleri kendi öğrencileri İsaya gelip, ‹‹Öğretmenimiz›› dediler, ‹‹Senin dürüst biri olduğunu, Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz. Çünkü insanlar arasında ayrım yapmazsın.
2217Peki, söyle bize, sence Sezara vergi vermek Kutsal Yasaya uygun mu, değil mi?››
2218İsa onların kötü niyetlerini bildiğinden, ‹‹Ey ikiyüzlüler!›› dedi. ‹‹Beni neden deniyorsunuz?
2219Vergi öderken kullandığınız parayı gösterin bana!›› Ona bir dinar getirdiler.
2220İsa, ‹‹Bu resim, bu yazı kimin?›› diye sordu.
2221‹‹Sezarın›› dediler. O zaman İsa, ‹‹Öyleyse Sezarın hakkını Sezara, Tanrının hakkını Tanrıya verin›› dedi.
2222Bu sözleri duyunca şaştılar, İsayı bırakıp gittiler.
2223Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler, aynı gün İsaya gelip şunu sordular: ‹‹Öğretmenimiz, Musa şöyle buyurmuştur: ‹Eğer bir adam çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi onun karısını alsın, soyunu sürdürsün.›
2225Aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadığından karısını kardeşine bıraktı.
2226İkincisi, üçüncüsü, yedincisine kadar hepsine aynı şey oldu.
2227Hepsinden sonra kadın da öldü.
2228Buna göre diriliş günü kadın bu yedi kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi.››
2229İsa onlara, ‹‹Siz Kutsal Yazıları ve Tanrının gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz›› diye karşılık verdi.
2230‹‹Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler.
2231Ölülerin dirilmesi konusuna gelince, Tanrının size bildirdiği şu sözü okumadınız mı?
2232‹Ben İbrahimin Tanrısı, İshakın Tanrısı ve Yakupun Tanrısıyım› diyor. Tanrı ölülerin değil, dirilerin Tanrısıdır.››
2233Bunları işiten halk, Onun öğretişine şaşıp kaldı.
2234Ferisiler, İsanın Sadukileri susturduğunu duyunca bir araya toplandılar.
2235Onlardan biri, bir Kutsal Yasa uzmanı, İsayı denemek amacıyla Ona şunu sordu: ‹‹Öğretmenim, Kutsal Yasada en önemli buyruk hangisidir?››
2237İsa ona şu karşılığı verdi: ‹‹ ‹Tanrın Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.›
2238İşte ilk ve en önemli buyruk budur.
2239İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: ‹Komşunu kendin gibi seveceksin.›
2240Kutsal Yasanın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır.››
2241Ferisiler toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu: ‹‹Mesihle ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O kimin oğludur?›› Onlar da, ‹‹Davutun Oğlu›› dediler.
2243İsa şöyle dedi: ‹‹O halde nasıl oluyor da Davut, Ruhtan esinlenerek Ondan ‹Rab› diye söz ediyor? Şöyle diyor Davut:
2244‹Rab Rabbime dedi ki, Ben düşmanlarını Ayaklarının altına serinceye dek Sağımda otur.›
2245Davut Ondan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davutun Oğlu olur?››
2246İsa'ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kimse de O'na bir şey sormaya cesaret edemedi.
231Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: ‹‹Din bilginleri ve Ferisiler Musanın kürsüsünde otururlar.
233Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar.
234Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının sırtına yüklerler, kendileriyse bu yükleri taşımak için parmaklarını bile oynatmak istemezler.
235‹‹Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar. Örneğin, hamaillerini büyük, giysilerinin püsküllerini uzun yaparlar.
236Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar.
237Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini ‹Rabbî› diye çağırmalarından zevk duyarlar.
238‹‹Kimse sizi ‹Rabbî› diye çağırmasın. Çünkü sizin tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz.
239Yeryüzünde kimseye ‹Baba› demeyin. Çünkü tek Babanız var, O da göksel Babadır.
2310Kimse sizi ‹Önder› diye çağırmasın. Çünkü tek önderiniz var, O da Mesihtir.
2311Aranızda en üstün olan, ötekilerin hizmetkârı olsun.
2312Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir.
2313‹‹Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyor, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz!
2315‹‹Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat cehennemlik yaparsınız.
2316‹‹Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki, ‹Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki altın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.›
2317Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı?
2318Yine diyorsunuz ki, ‹Sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.›
2319Ey körler! Hangisi daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı?
2320Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur.
2321Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur.
2322Gök üzerine ant içen, Tanrının tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.
2323‹‹Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, dereotunun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasanın daha önemli konularını -adaleti, merhameti, sadakati- ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden asıl bunları yerine getirmeniz gerekirdi.
2324Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız!
2325‹‹Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, oysa bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur.
2326Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar.
2327‹‹Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz.
2328Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.
2329‹‹Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Peygamberlerin mezarlarını yapar, doğru kişilerin anıtlarını donatırsınız.
2330‹Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik› diyorsunuz.
2331Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz.
2332Haydi, atalarınızın başlattığı işi bitirin!
2333‹‹Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?
2334İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız.
2335Böylelikle, doğru kişi olan Habilin kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekeriyanın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız.
2336Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır.
2337‹‹Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim, ama siz istemediniz.
2338Bakın, eviniz ıssız bırakılacak!
2339Size şunu söyleyeyim: ‹Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!› diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.››
241İsa tapınaktan çıkıp giderken, öğrencileri, tapınağın binalarını Ona göstermek için yanına geldiler.
242İsa onlara, ‹‹Bütün bunları görüyor musunuz?›› dedi. ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!››
243İsa, Zeytin Dağında otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. ‹‹Söyle bize›› dediler, ‹‹Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?››
244İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Sakın kimse sizi saptırmasın!
245Birçokları, ‹Mesih benim› diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi aldatacaklar.
246Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir.
247Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak.
248Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır.
249‹‹O zaman sizi sıkıntıya sokacak, öldürecekler. Benim adımdan ötürü bütün uluslar sizden nefret edecek.
2410O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler.
2411Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak.
2412Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak.
2413Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.
2414Göksel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir.
2415‹‹Peygamber Danielin sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman -okuyan anlasın- Yahudiyede bulunanlar dağlara kaçsın.
2417Damda olan, evindeki eşyalarını almak için aşağı inmesin.
2418Tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin.
2419O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline!
2420Dua edin ki, kaçışınız kışa ya da Şabat Gününe rastlamasın.
2421Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır.
2422O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacak.
2423Eğer o zaman biri size, ‹İşte Mesih burada›, ya da ‹İşte şurada› derse, inanmayın.
2424Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar büyük belirtiler ve harikalar yapacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar.
2425İşte size önceden söylüyorum.
2426‹‹Bunun için size, ‹İşte Mesih çölde› derlerse gitmeyin. ‹Bakın, iç odalarda› derlerse inanmayın.
2427Çünkü İnsanoğlunun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır.
2428‹‹Leş neredeyse, akbabalar oraya üşüşecek.
2429‹‹O günlerin sıkıntısından hemen sonra, ‹Güneş kararacak, Ay ışık vermez olacak, Yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak.›
2430‹‹O zaman İnsanoğlunun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlunun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.
2431Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler Onun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacaklar.
2432‹‹İncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız.
2433Aynı şekilde, bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.
2434Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak.
2435Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.››
2436‹‹O günü ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Babadan başka kimse bilmez.
2437Nuhun günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlunun gelişinde de öyle olacak.
2438Nuhun gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı.
2439Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek başlarına geleceklerden habersizdiler. İnsanoğlunun gelişi de öyle olacak.
2440O gün tarlada bulunan iki kişiden biri alınacak, biri bırakılacak.
2441Değirmende buğday öğüten iki kadından biri alınacak, biri bırakılacak.
2442‹‹Bunun için uyanık kalın. Çünkü Rabbinizin geleceği günü bilemezsiniz.
2443Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın gece hangi saatte geleceğini bilse, uyanık kalır, evinin soyulmasına fırsat vermez.
2444Bunun için siz de hazır olun! Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir.
2445‹‹Efendinin, hizmetkârlarına vaktinde yiyecek vermek için başlarına atadığı güvenilir ve akıllı köle kimdir?
2446Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye ne mutlu!
2447Size doğrusunu söyleyeyim, efendisi onu bütün malının üzerinde yetkili kılacak.
2448Ama o köle kötü olur da içinden, ‹Efendim gecikiyor› der ve öteki köleleri dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.››
251‹‹O zaman Göklerin Egemenliği, kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkan on kıza benzeyecek.
252Bunların beşi akıllı, beşi akılsızdı.
253Akılsızlar yanlarına kandillerini aldılar, ama yağ almadılar.
254Akıllılar ise, kandilleriyle birlikte kaplar içinde yağ da aldılar.
255Güvey gecikince hepsini uyku bastı, dalıp uyudular.
256‹‹Gece yarısı bir ses yankılandı: ‹İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın!›
257Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini tazelediler.
258‹‹Akılsızlar akıllılara, ‹Kandillerimiz sönüyor, bize yağ verin!› dediler.
259‹‹Akıllılar, ‹Olmaz! Hem bize hem size yetmeyebilir. En iyisi satıcılara gidin, kendinize yağ alın› dediler.
2510‹‹Ne var ki, onlar yağ satın almaya giderlerken güvey geldi. Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte düğün şölenine girdiler ve kapı kapandı.
2511‹‹Daha sonra gelen öbür kızlar, ‹Efendimiz, efendimiz, aç kapıyı bize!› dediler.
2512‹‹Güvey ise, ‹Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum› dedi.
2513‹‹Bu nedenle uyanık kalın. Çünkü o günü ve o saati bilemezsiniz.››
2514‹‹Göksel egemenlik, yolculuğa çıkan bir adamın kölelerini çağırıp malını onlara emanet etmesine benzer.
2515‹‹Adam, her birinin yeteneğine göre, birine beş, birine iki, birine de bir talant vererek yola çıktı.
2516Beş talant alan, hemen gidip bu parayı işletti ve beş talant daha kazandı.
2517İki talant alan da iki talant daha kazandı.
2518Bir talant alan ise gidip toprağı kazdı ve efendisinin parasını sakladı.
2519‹‹Uzun zaman sonra bu kölelerin efendisi döndü, onlarla hesaplaşmaya oturdu.
2520Beş talant alan gelip beş talant daha getirdi, ‹Efendimiz› dedi, ‹Bana beş talant emanet etmiştin; bak, beş talant daha kazandım.›
2521‹‹Efendisi ona, ‹Aferin, iyi ve güvenilir köle!› dedi. ‹Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!›
2522‹‹İki talant alan da geldi, ‹Efendimiz› dedi, ‹Bana iki talant emanet etmiştin; bak, iki talant daha kazandım.›
2523‹‹Efendisi ona, ‹Aferin, iyi ve güvenilir köle!› dedi. ‹Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!›
2524‹‹Sonra bir talant alan geldi, ‹Efendimiz› dedi, ‹Senin sert bir adam olduğunu biliyordum. Ekmediğin yerden biçer, harman savurmadığın yerden devşirirsin.
2525Bu nedenle korktum, gidip senin verdiğin talantı toprağa gömdüm. İşte, al paranı!›
2526‹‹Efendisi ona şu karşılığı verdi: ‹Kötü ve tembel köle! Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi bildiğine göre paramı faize vermeliydin. Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım...
2528Haydi, elindeki talantı alın, on talantı olana verin!
2529Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak.
2530Şu yararsız köleyi dışarıya, karanlığa atın. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.› ››
2531‹‹İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak.
2532Ulusların hepsi Onun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak.
2533Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.
2534‹‹O zaman Kral, sağındaki kişilere, ‹Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin!› diyecek. ‹Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın!
2535Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız.
2536Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.›
2537‹‹O vakit doğru kişiler Ona şu karşılığı verecek: ‹Ya Rab, seni ne zaman aç görüp doyurduk, susuz görüp su verdik?
2538Ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik?
2539Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?›
2540‹‹Kral da onları şöyle yanıtlayacak: ‹Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.›
2541‹‹Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‹Ey lanetliler, çekilin önümden! İblisle melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!
2542Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz; yabancıydım, beni içeri almadınız; çıplaktım, beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım, benimle ilgilenmediniz.›
2544‹‹O vakit onlar da şöyle karşılık verecekler: ‹Ya Rab, seni ne zaman aç, susuz, yabancı, çıplak, hasta ya da zindanda gördük de yardım etmedik?›
2545‹‹Kral da onlara şu yanıtı verecek: ‹Size doğrusunu söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerimden biri için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.›
2546‹‹Bunlar sonsuz azaba, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.››
261İsa bütün bunları anlattıktan sonra öğrencilerine, ‹‹İki gün sonra Fısıh Bayramı olduğunu biliyorsunuz›› dedi, ‹‹İnsanoğlu çarmıha gerilmek üzere ele verilecek.››
263Bu sırada başkâhinlerle halkın ileri gelenleri, Kayafa adındaki başkâhinin sarayında toplandılar.
264İsayı hileyle tutuklayıp öldürmek için düzen kurdular.
265Ama, ‹‹Bayramda olmasın ki, halk arasında kargaşalık çıkmasın›› diyorlardı.
266İsa Beytanyada cüzamlı Simunun evindeyken, yanına bir kadın geldi. Kadın kaymaktaşından bir kap içinde çok değerli, güzel kokulu yağ getirmişti. İsa sofrada otururken, kadın yağı Onun başına döktü.
268Öğrenciler bunu görünce kızdılar. ‹‹Nedir bu savurganlık?›› dediler.
269‹‹Bu yağ pahalıya satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi.››
2610Söylenenleri farkeden İsa, öğrencilerine, ‹‹Kadını neden üzüyorsunuz?›› dedi. ‹‹Benim için güzel bir şey yaptı.
2611Yoksullar her zaman aranızdadır, ama ben her zaman aranızda olmayacağım.
2612Kadın bu güzel kokulu yağı, beni gömülmeye hazırlamak için bedenimin üzerine boşalttı.
2613Size doğrusunu söyleyeyim, bu Müjde dünyanın neresinde duyurulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.››
2614O sırada Onikilerden biri -adı Yahuda İskariot olanı- başkâhinlere giderek, ‹‹Onu ele verirsem bana ne verirsiniz?›› dedi. Otuz gümüş tartıp ona verdiler.
2616Yahuda o andan itibaren İsayı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.
2617Mayasız Ekmek Bayramının ilk günü öğrenciler İsanın yanına gelerek, ‹‹Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?›› diye sordular.
2618İsa onlara, ‹‹Kente varıp o adamın evine gidin›› dedi. ‹‹Ona şöyle deyin: ‹Öğretmen diyor ki, zamanım yaklaştı. Fısıh Bayramını, öğrencilerimle birlikte senin evinde kutlayacağım.› ››
2619Öğrenciler, İsanın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.
2620Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu.
2621Yemek yerlerken, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek›› dedi.
2622Bu söz onları kedere boğdu. Teker teker, ‹‹Ya Rab, beni demek istemedin ya?›› diye sormaya başladılar.
2623O da, ‹‹Bana ihanet edecek olan›› dedi, ‹‹Elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır.
2624İnsanoğlu, kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğluna ihanet edenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.››
2625Ona ihanet edecek olan Yahuda, ‹‹Rabbî, yoksa beni mi demek istedin?›› diye sordu. İsa ona, ‹‹Söylediğin gibidir›› karşılığını verdi.
2626Yemek sırasında İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi. ‹‹Alın, yiyin›› dedi, ‹‹Bu benim bedenimdir.››
2627Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek, ‹‹Hepiniz bundan için›› dedi.
2628‹‹Çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır.
2629Size şunu söyleyeyim, Babamın egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.››
2630İlahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin Dağına doğru gittiler.
2631Bu arada İsa öğrencilerine, ‹‹Bu gece hepiniz benden ötürü sendeleyip düşeceksiniz›› dedi. ‹‹Çünkü şöyle yazılmıştır: ‹Çobanı vuracağım, Sürüdeki koyunlar darmadağın olacak.›
2632Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celileye gideceğim.››
2633Petrus Ona, ‹‹Herkes senden ötürü sendeleyip düşse de ben asla düşmem›› dedi.
2634‹‹Sana doğrusunu söyleyeyim›› dedi İsa, ‹‹Bu gece horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin.››
2635Petrus, ‹‹Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem›› dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.
2636Sonra İsa öğrencileriyle birlikte Getsemani denen yere geldi. Öğrencilerine, ‹‹Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun›› dedi.
2637Petrus ile Zebedinin iki oğlunu yanına aldı. Kederlenmeye, ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı.
2638Onlara, ‹‹Ölesiye kederliyim›› dedi. ‹‹Burada kalın, benimle birlikte uyanık durun.››
2639Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. ‹‹Baba›› dedi, ‹‹Mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun.››
2640Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrusa, ‹‹Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız!›› dedi.
2641‹‹Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.››
2642İsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. ‹‹Baba›› dedi, ‹‹Eğer ben içmeden bu kâsenin uzaklaştırılması mümkün değilse, senin istediğin olsun.››
2643Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü.
2644Onları bırakıp tekrar uzaklaştı, yine aynı sözlerle üçüncü kez dua etti.
2645Sonra öğrencilerin yanına dönerek, ‹‹Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?›› dedi. ‹‹İşte saat yaklaştı, İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor.
2646Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!››
2647İsa daha konuşurken, Onikilerden biri olan Yahuda geldi. Yanında, başkâhinlerle halkın ileri gelenleri tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı.
2648İsaya ihanet eden Yahuda, ‹‹Kimi öpersem, İsa Odur, Onu tutuklayın›› diye onlarla sözleşmişti.
2649Dosdoğru İsaya gidip, ‹‹Selam, Rabbî!›› diyerek Onu öptü.
2650İsa, ‹‹Arkadaş, ne yapacaksan yap!›› dedi. Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsayı yakalayıp tutukladılar.
2651İsayla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu.
2652O zaman İsa ona, ‹‹Kılıcını yerine koy!›› dedi. ‹‹Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
2653Yoksa Babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir.
2654Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine gelir?››
2655Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi: ‹‹Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup öğretiyordum, beni tutuklamadınız.
2656Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu.›› O zaman öğrencilerin hepsi Onu bırakıp kaçtı.
2657İsayı tutuklayanlar, Onu başkâhin Kayafaya götürdüler. Din bilginleriyle ileri gelenler de orada toplanmışlardı.
2658Petrus, İsayı uzaktan, ta başkâhinin avlusuna kadar izledi. Sonucu görmek için içeri girip nöbetçilerin yanına oturdu.
2659Başkâhinlerle Yüksek Kurulun öteki üyeleri, İsayı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı yalancı tanıklar arıyorlardı.
2660Ortaya birçok yalancı tanık çıktığı halde, aradıklarını bulamadılar. Sonunda ortaya çıkan iki kişi şöyle dedi: ‹‹Bu adam, ‹Ben Tanrının Tapınağını yıkıp üç günde yeniden kurabilirim› dedi.››
2662Başkâhin ayağa kalkıp İsaya, ‹‹Hiç yanıt vermeyecek misin?›› dedi. ‹‹Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?››
2663İsa susmaya devam etti. Başkâhin ise Ona, ‹‹Yaşayan Tanrı adına ant içmeni buyuruyorum, söyle bize, Tanrının Oğlu Mesih sen misin?›› dedi.
2664İsa, ‹‹Söylediğin gibidir›› karşılığını verdi. ‹‹Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlunun, Kudretli Olanın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz.››
2665Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak, ‹‹Tanrıya küfretti!›› dedi. ‹‹Artık tanıklara ne ihtiyacımız var? İşte küfürü işittiniz.
2666Buna ne diyorsunuz?›› ‹‹Ölümü hak etti!›› diye karşılık verdiler.
2667Bunun üzerine İsanın yüzüne tükürüp Onu yumrukladılar. Bazıları da Onu tokatlayıp, ‹‹Ey Mesih, peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?›› dediler.
2669Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. Bir hizmetçi kız yanına gelip, ‹‹Sen de Celileli İsayla birlikteydin›› dedi.
2670Ama Petrus bunu herkesin önünde inkâr ederek, ‹‹Neden söz ettiğini anlamıyorum›› dedi.
2671Sonra avlu kapısının önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara, ‹‹Bu adam Nasıralı İsayla birlikteydi›› dedi.
2672Petrus ant içerek, ‹‹Ben o adamı tanımıyorum›› diye yine inkâr etti.
2673Orada duranlar az sonra Petrusa yaklaşıp, ‹‹Gerçekten sen de onlardansın. Konuşman seni ele veriyor›› dediler.
2674Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, ‹‹O adamı tanımıyorum!›› dedi. Tam o anda horoz öttü.
2675Petrus, İsa'nın, ‹‹Horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin›› dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı.
271Sabah olunca bütün başkâhinlerle halkın ileri gelenleri, İsayı ölüm cezasına çarptırmak konusunda anlaştılar.
272Onu bağladılar ve götürüp Vali Pilatusa teslim ettiler.
273İsaya ihanet eden Yahuda, Onun mahkûm edildiğini görünce yaptığına pişman oldu. Otuz gümüşü başkâhinlere ve ileri gelenlere geri götürdü.
274‹‹Ben suçsuz birini ele vermekle günah işledim›› dedi. Onlar ise, ‹‹Bundan bize ne? Onu sen düşün›› dediler.
275Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı.
276Paraları toplayan başkâhinler, ‹‹Kan bedeli olan bu paraları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz›› dediler.
277Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlasını satın aldılar.
278Bunun için bu tarlaya bugüne dek ‹‹Kan Tarlası›› denilmiştir.
279Böylece Peygamber Yeremya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu: ‹‹İsrailoğullarından kimilerinin Ona biçtikleri değerin karşılığı olan Otuz gümüşü aldılar; Rabbin bana buyurduğu gibi, Çömlekçi Tarlasını satın almak için harcadılar.››
2711İsa valinin önüne çıkarıldı. Vali Ona, ‹‹Sen Yahudilerin Kralı mısın?›› diye sordu. İsa, ‹‹Söylediğin gibidir›› dedi.
2712Başkâhinlerle ileri gelenler Onu suçlayınca hiç karşılık vermedi.
2713Pilatus Ona, ‹‹Senin aleyhinde yaptıkları bunca tanıklığı duymuyor musun?›› dedi.
2714İsa tek konuda bile ona yanıt vermedi. Vali buna çok şaştı.
2715Her Fısıh Bayramında vali, halkın istediği bir tutukluyu salıvermeyi adet edinmişti.
2716O günlerde Barabba adında ünlü bir tutuklu vardı.
2717Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, ‹‹Sizin için kimi salıvermemi istersiniz, Barabbayı mı, Mesih denen İsayı mı?›› diye sordu.
2718İsayı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu.
2719Pilatus yargı kürsüsünde otururken karısı ona, ‹‹O doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda Onun yüzünden çok sıkıntı çektim›› diye haber gönderdi.
2720Başkâhinler ve ileri gelenler ise, Barabbanın salıverilmesini ve İsanın öldürülmesini istesinler diye halkı kışkırttılar.
2721Vali onlara şunu sordu: ‹‹Sizin için hangisini salıvermemi istersiniz?›› ‹‹Barabbayı›› dediler.
2722Pilatus, ‹‹Öyleyse Mesih denen İsayı ne yapayım?›› diye sordu. Hep bir ağızdan, ‹‹Çarmıha gerilsin!›› dediler.
2723Pilatus, ‹‹O ne kötülük yaptı ki?›› diye sordu. Onlar ise daha yüksek sesle, ‹‹Çarmıha gerilsin!›› diye bağrışıp durdular.
2724Pilatus, elinden bir şey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı, kalabalığın önünde ellerini yıkayıp şöyle dedi: ‹‹Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. Bu işe siz bakın!››
2725Bütün halk şu karşılığı verdi: ‹‹Onun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun!››
2726Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabbayı salıverdi. İsayı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.
2727Sonra valinin askerleri İsayı vali konağına götürüp bütün taburu başına topladılar.
2728Onu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler.
2729Dikenlerden bir taç örüp başına koydular, sağ eline de bir kamış tutturdular. Önünde diz çöküp, ‹‹Selam, ey Yahudilerin Kralı!›› diyerek Onunla alay ettiler.
2730Üzerine tükürdüler, kamışı alıp başına vurdular.
2731Onunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germeye götürdüler.
2732Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsanın çarmıhını ona zorla taşıttılar.
2733Golgota, yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsaya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi.
2735Askerler Onu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.
2736Sonra oturup yanında nöbet tuttular.
2737Başının üzerine,
2738İsayla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi.
2739Oradan geçenler başlarını sallayıp İsaya sövüyor, ‹‹Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrının Oğluysan çarmıhtan in!›› diyorlardı.
2741Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde Onunla alay ederek, ‹‹Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor›› diyorlardı. ‹‹İsrailin Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de Ona iman edelim.
2743Tanrıya güveniyordu; Tanrı Onu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‹Ben Tanrının Oğluyum› demişti.››
2744İsayla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da Ona aynı şekilde hakaret ettiler.
2745Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü.
2746Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, ‹‹Eli, Eli, lema şevaktani?›› yani, ‹‹Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?›› diye bağırdı.
2747Orada duranlardan bazıları bunu işitince, ‹‹Bu adam İlyası çağırıyor›› dediler.
2748İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsaya içirdi.
2749Öbürleri ise, ‹‹Dur bakalım, İlyas gelip Onu kurtaracak mı?›› dediler.
2750İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti.
2751O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı.
2752Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi.
2753Bunlar mezarlarından çıkıp İsanın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler.
2754İsayı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar, ‹‹Bu gerçekten Tanrının Oğluydu!›› dediler.
2755Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celileden İsanın ardından gelip Ona hizmet etmişlerdi.
2756Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusufun annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı.
2757Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. O da İsanın bir öğrencisiydi.
2758Pilatusa gidip İsanın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu.
2759Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı.
2761Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında oturuyorlardı.
2762Ertesi gün, yani Hazırlık Gününden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatusun önünde toplanarak, ‹‹Efendimiz›› dediler, ‹‹O aldatıcının, daha yaşarken, ‹Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim› dediğini hatırlıyoruz.
2764Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, ‹Ölümden dirildi› derler. Son aldatmaca ilkinden beter olur.››
2765Pilatus onlara, ‹‹Yanınıza asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın›› dedi.
2766Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.
281Şabat Gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler.
282Ansızın büyük bir deprem oldu. Rabbin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu.
283Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı.
284Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar.
285Melek kadınlara şöyle seslendi: ‹‹Korkmayın! Çarmıha gerilen İsayı aradığınızı biliyorum.
286O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, Onun yattığı yeri görün.
287Çabuk gidin, öğrencilerine şöyle deyin: ‹İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celileye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.› İşte ben size söylemiş bulunuyorum.››
288Kadınlar korku ve büyük sevinç içinde hemen mezardan uzaklaştılar; koşarak İsanın öğrencilerine haber vermeye gittiler.
289İsa ansızın karşılarına çıktı, ‹‹Selam!›› dedi. Yaklaşıp İsanın ayaklarına sarılarak Ona tapındılar.
2810O zaman İsa, ‹‹Korkmayın!›› dedi. ‹‹Gidip kardeşlerime haber verin, Celileye gitsinler, beni orada görecekler.››
2811Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazıları kente giderek olup bitenleri başkâhinlere bildirdiler.
2812Başkâhinler ileri gelenlerle birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere yüklü para vererek dediler ki, ‹‹Siz şöyle diyeceksiniz: ‹Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken Onun cesedini çalıp götürdüler.›
2814Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.››
2815Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti Yahudiler arasında bugün de yaygındır.
2816On bir öğrenci Celileye, İsanın kendilerine bildirdiği dağa gittiler.
2817İsayı gördükleri zaman Ona tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi.
2818İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: ‹‹Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.
2819Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruhun adıyla vaftiz edin;
2820size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.››