Share this page:  
 

Multilingual Scriptures

(Compare books in 2 different language versions of your choice)

Comparison Search:

Select Language version and font:
You can only select max. of two versions.
Book:
Chapter:
Verse:
---------
From: To:

Free Search:

Select Language version and font:
Enter search text:

Multilingual Scriptures Home » Turkish Bible » Ecclesiastes

Turkish Bible
Chapter # Verse # Verse Detail
11Bunlar Yeruşalimde krallık yapan Davut oğlu Vaizin sözleridir:
12‹‹Her şey boş, bomboş, bomboş!›› diyor Vaiz.
13Ne kazancı var insanın
Güneşin altında harcadığı onca emekten?
14Kuşaklar gelir, kuşaklar geçer,
Ama dünya sonsuza dek kalır.
15Güneş doğar, güneş batar,
Hep doğduğu yere koşar.
16Rüzgar güneye gider, kuzeye döner,
Döne döne eserek
Hep aynı yolu izler.
17Bütün ırmaklar denize akar,
Yine de deniz dolmaz.
Irmaklar hep çıktıkları yere döner.
18Her şey yorucu,
Sözcüklerle anlatılamayacak kadar.
Göz görmekle doymuyor,
Kulak işitmekle dolmuyor.
19Önce ne olduysa, yine olacak.
Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak.
Güneşin altında yeni bir şey yok.
110Var mı kimsenin, ‹‹Bak bu yeni!›› diyebileceği bir şey?
Her şey çoktan, bizden yıllar önce de vardı.
111Geçmiş kuşaklar anımsanmıyor,
Gelecek kuşaklar da kendilerinden sonra gelenlerce anımsanmayacak.
112Ben Vaiz, Yeruşalimde İsrail kralıyken
113kendimi göklerin altında yapılan her şeyi bilgece araştırıp incelemeye adadım. Tanrının uğraşsınlar diye insanlara verdiği çetin bir zahmettir bu.
114Güneşin altında yapılan bütün işleri gördüm; hepsi boştur, rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır!
115Eğri olan doğrultulamaz, eksik olan sayılamaz.
116Kendi kendime, ‹‹İşte, bilgeliğimi benden önce Yeruşalimde krallık yapan herkesten çok artırdım›› dedim, ‹‹Alabildiğine bilgi ve bilgelik edindim.››
117Kendimi bilgi ve bilgeliği, deliliği ve akılsızlığı anlamaya adadım. Gördüm ki, bu da yalnızca rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
118Çünkü çok bilgelik çok keder doğurur, bilgi arttıkça acı da artar.
21Kendi kendime, ‹‹Gel, zevki tat. İyi mi, değil mi, gör›› dedim. Ama gördüm ki, o da boş.
22Gülmeye, ‹‹Delilik››, zevke, ‹‹Ne işe yarar?›› dedim.
23İnsanların göklerin altında geçirdiği birkaç günlük ömürleri boyunca, yapacakları iyi bir şey olup olmadığını görünceye dek, bilgeliğimin önderliğinde, bedenimi şarapla nasıl canlandırayım, akılsızlığı nasıl ele alayım diye düşündüm durdum.
24Büyük işlere girdim. Kendime evler inşa ettim, bağlar diktim.
25Bahçeler, parklar yaptım, oralara türlü türlü meyve ağaçları diktim.
26Dal budak salan orman ağaçlarını sulamak için havuzlar yaptım.
27Kadın, erkek köleler satın aldım; evimde doğan kölelerim de vardı. Ayrıca benden önce Yeruşalimde yaşayan herkesten çok sığıra, davara sahip oldum.
28Altın, gümüş biriktirdim; kralların, illerin hazinelerini topladım. Kadın, erkek şarkıcılar ve erkeklerin özlemi olan bir harem edindim.
29Böylece büyük üne kavuştum, benden önce Yeruşalimde yaşayanların hepsini aştım. Bilgeliğimden de bir şey yitirmedim.
210Gözümün dilediği hiçbir şeyi kendimden esirgemedim.
Gönlümü hiçbir zevkten alıkoymadım.
Yaptığım her işten zevk aldı gönlüm.
Bütün emeğimin ödülü bu oldu.
211Yaptığım bütün işlere,
Çektiğim bütün emeklere bakınca,
Gördüm ki, hepsi boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
Güneşin altında hiçbir kazanç yokmuş.
212Sonra bilgelik, delilik, akılsızlık nedir diye baktım;
Çünkü kralın yerine geçecek kişi
Zaten yapılanın ötesinde ne yapabilir ki?
213Işığın karanlıktan üstün olduğu gibi
Bilgeliğin de akılsızlıktan üstün olduğunu gördüm.
214Bilge nereye gittiğini görür,
Ama akılsız karanlıkta yürür.
İkisinin de aynı sonu paylaştığını gördüm.
215‹‹Akılsızın başına gelen, benim de başıma gelecek››
Dedim kendi kendime, ‹‹Öyleyse kazancım ne bilgelikten?››
‹‹Bu da boş›› dedim içimden.
216Çünkü akılsız gibi, bilge de uzun süre anılmaz,
Gelecekte ikisi de unutulur.
Nitekim bilge de akılsız gibi ölür!
217Böylece hayattan nefret ettim.
Çünkü güneşin altında yapılan iş çetindi bence.
Her şey boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
218Güneşin altında harcadığım bütün emekten nefret ettim. Çünkü her şeyi benden sonra gelecek olana bırakmak zorundayım.
219Kim bilir, bilge mi olacak, akılsız mı? Güneşin altında bilgeliğimi kullanarak harcadığım bütün emek üzerinde saltanat sürecek. Bu da boş.
220Bu yüzden güneşin altında harcadığım onca emeğe üzülmeye başladım.
221Çünkü biri bilgelik, bilgi ve beceriyle çalışır, sonunda her şeyini hiç emek vermemiş başka birine bırakmak zorunda kalır. Bu da boş ve büyük bir hüsrandır.
222Çünkü ne kazancı var adamın, güneşin altında harcadığı bunca emekten, bunca kafa yormaktan?
223Günler boyunca çektiği zahmet acı ve dert doğurur. Gece bile içi rahat etmez. Bu da boş.
224İnsan için yemekten, içmekten ve yaptığı işten zevk almaktan daha iyi bir şey yoktur. Gördüm ki, bu da Tanrıdandır.
225Onsuz kim yiyebilir, kim zevk alabilir?
226Çünkü Tanrı bilgiyi, bilgeliği, sevinci hoşnut kaldığı insana verir. Günahkâra ise, yığma, biriktirme zahmeti verir; biriktirdiklerini Tanrı'nın hoşnut kaldığı insanlara bıraksın diye. Bu da boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
31Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır.
32Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var.
Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var.
33Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin zamanı var.
Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.
34Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var.
Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var.
35Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var.
Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var.
36Aramanın zamanı var, vazgeçmenin zamanı var.
Saklamanın zamanı var, atmanın zamanı var.
37Yırtmanın zamanı var, dikmenin zamanı var.
Susmanın zamanı var, konuşmanın zamanı var.
38Sevmenin zamanı var, nefret etmenin zamanı var.
Savaşın zamanı var, barışın zamanı var.
39Çalışanın harcadığı emekten ne kazancı var?
310Tanrının uğraşsınlar diye insanlara verdiği zahmeti gördüm.
311O her şeyi zamanında güzel yaptı. İnsanların yüreğine sonsuzluk kavramını koydu. Yine de insan Tanrının yaptığı işi başından sonuna dek anlayamaz.
312İnsan için yaşamı boyunca mutlu olmaktan, iyi yaşamaktan daha iyi bir şey olmadığını biliyorum.
313Her insanın yiyip içmesi, yaptığı her işle doyuma ulaşması bir Tanrı armağanıdır.
314Tanrının yaptığı her şeyin sonsuza dek süreceğini biliyorum. Ona ne bir şey eklenebilir ne de ondan bir şey çıkarılabilir. Tanrı insanların kendisine saygı duymaları için bunu yapıyor.
315Şimdi ne oluyorsa, geçmişte de oldu,
Ne olacaksa, daha önce de olmuştur.
Tanrı geçmiş olayların hesabını soruyor.
316Güneşin altında bir şey daha gördüm:
Adaletin ve doğruluğun yerini kötülük almış.
317İçimden ‹‹Tanrı doğruyu da, kötüyü de yargılayacaktır›› dedim,
‹‹Çünkü her olayın, her eylemin zamanını belirledi.››
318İnsanlara gelince, ‹‹Tanrı hayvan olduklarını görsünler diye insanları sınıyor›› diye düşündüm.
319Çünkü insanların başına gelen hayvanların da başına geliyor. Aynı sonu paylaşıyorlar. Biri nasıl ölüyorsa, öbürü de öyle ölüyor. Hepsi aynı soluğu taşıyor. İnsanın hayvandan üstünlüğü yoktur. Çünkü her şey boş.
320İkisi de aynı yere gidiyor; topraktan gelmiş, toprağa dönüyor.
321Kim biliyor insan ruhunun yukarıya çıktığını, hayvan ruhunun aşağıya, yeraltına indiğini?
322Sonuçta insanın yaptığı işten zevk almasından daha iyi bir şey olmadığını gördüm. Çünkü onun payına düşen budur. Kendisinden sonra olacakları görmesi için kim onu geri getirebilir?
41Güneşin altında yapılan baskılara bir daha baktım,
Ezilenlerin gözyaşlarını gördüm;
Avutanları yok,
Güç ezenlerden yana,
Avutanları yok.
42Çoktan ölmüş ölüleri,
Hâlâ sağ olan yaşayanlardan daha mutlu gördüm.
43Ama henüz doğmamış,
Güneşin altında yapılan kötülükleri görmemiş olan
İkisinden de mutludur.
44Harcanan her emeğin, yapılan her ustaca işin ardında kıskançlık olduğunu gördüm. Bu da boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
45Akılsız ellerini kavuşturup kendi kendini yer.
46Rahat kazanılan bir avuç dolusu
Zahmetle, rüzgarı kovalamaya kalkışarak kazanılan
İki avuç dolusundan daha iyidir.
47Güneşin altında bir boş şey daha gördüm:
48Yalnız bir adam vardı,
Oğlu da kardeşi de yoktu.
Çabaları dinmek nedir bilmezdi,
Gözü zenginliğe doymazdı.
‹‹Kimin için çalışıyorum,
Neden kendimi zevkten yoksun bırakıyorum?›› diye sormazdı.
Bu da boş ve çetin bir zahmettir.
49İki kişi bir kişiden iyidir,
Çünkü emeklerine iyi karşılık alırlar.
410Biri düşerse, öteki kaldırır.
Ama yalnız olup da düşenin vay haline!
Onu kaldıran olmaz.
411Ayrıca iki kişi birlikte yatarsa, birbirini ısıtır.
Ama tek başına yatan nasıl ısınabilir?
412Yalnız biri yenik düşer,
Ama iki kişi direnebilir.
Üç kat iplik kolay kolay kopmaz.
413Yoksul ama bilge bir genç artık öğüt almayı bilmeyen kocamış akılsız kraldan iyidir.
414Çünkü genç, ülkesinde yoksulluk içinde doğsa bile cezaevinden krallığa yükselebilir.
415Güneşin altında yaşayan herkesin kralın yerine geçen genci izlediğini gördüm.
416Yeni kralın yönettiği halk sayısız olabilir. Yine de sonrakiler ondan hoşnut olmayabilir. Gerçekten bu da boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır.
51Tanrının evine gittiğinde davranışına dikkat et. Yaptıkları kötülüğün farkında olmayan akılsızlar gibi kurban sunmak için değil, dinlemek için yaklaş.
52Ağzını çabuk açma,
Tanrının önünde hemen konuya girme,
Çünkü Tanrı gökte, sen yerdesin,
Bu yüzden, az konuş.
53Çok tasa kötü düş,
Çok söz akılsızlık doğurur.
54Tanrıya adak adayınca, yerine getirmekte gecikme. Çünkü O akılsızlardan hoşlanmaz. Adağını yerine getir!
55Adamamak, adayıp da yerine getirmemekten iyidir.
56Ağzının seni günaha sürüklemesine izin verme. Ulağın önünde: ‹‹Adağım yanlıştı›› deme. Tanrı niçin senin sözlerine öfkelensin, yaptığın işi yok etsin?
57Çünkü çok düş kurmak hayalciliğe ve laf kalabalığına yol açar; Tanrıya saygı göster. anlamına gelebilir.
58Bir yerde yoksullara baskı yapıldığını, adaletin ve doğruluğun çiğnendiğini görürsen şaşma; çünkü üstü gözeten daha üst biri var, onların da üstleri var.
59Tarlaların sürülmesini isteyen bir kral ülke için her bakımdan yararlıdır.
510Parayı seven paraya doymaz,
Zenginliği seven kazancıyla yetinmez.
Bu da boştur.
511Mal çoğaldıkça yiyeni de çoğalır.
Sahibine ne yararı var, seyretmekten başka?
512Az yesin, çok yesin işçi rahat uyur,
Ama zenginin malı zengini uyutmaz.
513Güneşin altında acı bir kötülük gördüm:
Sahibinin zararına biriktirilen
Ve bir talihsizlikle yok olup giden servet.
Böyle bir servet sahibi baba olsa bile,
Oğluna bir şey bırakamaz.
515Annesinin rahminden çıplak çıkar insan.
Dünyaya nasıl geldiyse öyle gider,
Emeğinden hiçbir şey götürmez elinde.
516Dünyaya nasıl geldiyse öyle gider insan.
Bu da acı bir kötülüktür.
Ne kazancı var yel için zahmet çekmekten?
517Ömrü boyunca büyük üzüntü, hastalık, öfke içinde
Karanlıkta yiyor.
518Gördüm ki, iyi ve güzel olan şu: Tanrının insana verdiği birkaç günlük ömür boyunca yemek, içmek, güneşin altında harcadığı emekten zevk almak. Çünkü insanın payına düşen budur.
519Üstelik Tanrı bir insana mal mülk veriyor, onu yemesi, ödülünü alması, yaptığı işten mutluluk duyması için ona güç veriyorsa, bu bir Tanrı armağanıdır.
520Bu yüzden insan, geçen ömrünü pek düşünmez. Çünkü Tanrı onun yüreğini mutlulukla meşgul eder.
61Güneşin altında insana ağır gelen bir kötülük gördüm:
62Adam vardır, Tanrı kendisine mal, mülk, saygınlık verir, yerine gelmeyecek isteği yoktur. Ama Tanrı yemesine izin vermez; bir yabancı yer. Bu da boş ve acı bir derttir.
63Bir adam yüz çocuk babası olup uzun yıllar yaşamış, ama uzun ömrüne karşılık, zenginliğin tadını çıkaramamış, bir mezara bile gömülmemişse, düşük çocuk ondan iyidir derim.
64Çünkü düşük çocuk boş yere doğuyor, karanlık içinde geçip gidiyor, adı karanlığa gömülüyor.
65Ne güneş yüzü görüyor, ne de bir şey tanıyor. Öbür adam iki kez biner yıl yaşasa bile mutluluk duymaz, düşük çocuk ondan rahattır. Hepsi aynı yere gitmiyor mu?
67İnsan hep boğazı için çalışır,
Yine de doymaz.
68Bilgenin akılsızdan ne üstünlüğü var?
Yoksul başkasına nasıl davranacağını bilmekle ne yarar sağlar?
69Gözün gördüğü gönlün çektiğinden iyidir.
Bu da boş ve rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır.
610Ne varsa, adı çoktan konmuştur,
İnsanın da ne olduğu biliniyor.
Kimse kendinden güçlü olanla çekişemez.
611Söz çoğaldıkça anlam azalır,
Bunun kime yararı olur?
612Çünkü gölge gibi gelip geçen kısa ve boş ömründe insana neyin yararlı olduğunu kim bilebilir? Bir adama kendisinden sonra güneşin altında neler olacağını kim söyleyebilir?
71İyi ad hoş kokulu yağdan,
Ölüm günü doğum gününden iyidir.
72Yas evine gitmek, şölen evine gitmekten iyidir.
Çünkü her insanın sonu ölümdür,
Yaşayan herkes bunu aklında tutmalı.
73Üzüntü gülmekten iyidir,
Çünkü yüz mahzun olunca yürek sevinir.
74Bilge kişinin aklı yas evindedir,
Akılsızın aklıysa şenlik evinde.
75Bilgenin azarını işitmek,
Akılsızın türküsünü işitmekten iyidir.
76Çünkü akılsızın gülmesi,
Kazanın altındaki çalıların çatırtısı gibidir.
Bu da boştur.
77Haksız kazanç bilgeyi delirtir,
Rüşvet karakteri bozar.
78Bir olayın sonu başlangıcından iyidir.
Sabırlı kibirliden iyidir.
79Çabuk öfkelenme,
Çünkü öfke akılsızların bağrında barınır.
710‹‹Neden geçmiş günler bugünlerden iyiydi?›› diye sorma,
Çünkü bu bilgece bir soru değil.
711Bilgelik miras kadar iyidir,
Güneşi gören herkes için yararlıdır.
712Bilgelik siperdir, para da siper,
Bilginin yararı ise şudur:
Bilgelik ona sahip olan kişinin yaşamını korur.
713Tanrının yaptığını düşün:
Onun eğrilttiğini kim doğrultabilir?
714İyi günde mutlu ol,
Ama kötü günde dikkatle düşün;
Tanrı birini öbürü gibi yaptı ki,
İnsan kendisinden sonra neler olacağını bilmesin.
715Boş ömrümde şunları gördüm:
Doğru insan doğruluğuna karşın ölüyor,
Kötü insanın ise, kötülüğüne karşın ömrü uzuyor.
716Ne çok doğru ol ne de çok bilge.
Niçin kendini yok edesin?
717Ne çok kötü ol ne de akılsız.
Niçin vaktinden önce ölesin?
718Birini tutman iyidir,
Öbüründen de elini çekme.
Çünkü Tanrıya saygı duyan ikisini de başarır.
719Bilgelik, bilge kişiyi kentteki on yöneticiden daha güçlü kılar.
720Çünkü yeryüzünde hep iyilik yapan,
Hiç günah işlemeyen doğru insan yoktur.
721İnsanların söylediği her söze aldırma,
Yoksa uşağının bile sana sövdüğünü duyabilirsin.
722Çünkü sen de birçok kez
Başkalarına sövdüğünü pekâlâ biliyorsun.
723Bütün bunları bilgelikle denedim:
‹‹Bilge olacağım›› dedim.
Ama bu beni aşıyordu.
724Bilgelik denen şey
Uzak ve çok derindir, onu kim bulabilir?
725Böylece, bilgelik ve çözüm aramaya, incelemeye, kavramaya,
Kötülüğün akılsızlık, akılsızlığın delilik olduğunu anlamaya kafa yordum.
726Kimi kadını ölümden acı buldum.
O kadın ki, kendisi tuzak, yüreği kapan, elleri zincirdir.
Tanrının hoşnut kaldığı insan ondan kaçar,
Günah işleyense ona tutsak olur.
727Vaiz diyor ki, ‹‹Şunu gördüm:
Bir çözüm bulmak için
Bir şeyi öbürüne eklerken
728-Araştırıp hâlâ bulamazken-
Binde bir adam buldum,
Ama aralarında bir kadın bulamadım.
729Bulduğum tek şey:
Tanrı insanları doğru yarattı,
Oysa onlar hâlâ karmaşık çözümler arıyorlar.››
81Bilge insan gibisi var mı?
Kim olup bitenlerin anlamını bilebilir?
Bilgelik insanın yüzünü aydınlatır,
Sert görünüşünü değiştirir.
82Kralın buyruğuna uy, diyorum. Çünkü Tanrının önünde ant içtin.
83Kralın huzurundan ayrılmak için acele etme. Kötülüğe bulaşma. Çünkü o dilediği her şeyi yapar.
84Kralın sözünde güç vardır. Kim ona, ‹‹Ne yapıyorsun?›› diyebilir?
85Onun buyruğuna uyan zarar görmez.
Bilge kişi bunun zamanını ve yolunu bilir.
86Çünkü her işin bir zamanı ve yolu vardır.
İnsanın derdi kendine yeter.
87Kimse geleceği bilmez,
Kim kime geleceği bildirebilir?
88Rüzgarı tutup ona egemen olmaya kimsenin gücü yetmediği gibi,
Ölüm gününe egemen olmaya da kimsenin gücü yetmez.
Savaştan kaçış olmadığı gibi, kötülük de sahibini kurtaramaz.
89Bütün bunları gördüm ve güneşin altında yapılan her iş üzerinde kafa yordum. Gün gelir, insanın insana egemenliği kendine zarar verir.
810Bir de kötülerin gömüldüğünü gördüm. Kutsal yere girip çıkar, kötülük yaptıkları kentte övülürlerdi. Bu da boş.
811Suçlu çabuk yargılanmazsa, insanlar kötülük etmek için cesaret bulur.
812Günahlı yüz kez kötülük edip uzun yaşasa bile, Tanrıdan korkanların, Onun önünde saygıyla duranların iyilik göreceğini biliyorum.
813Oysa kötü, Tanrıdan korkmadığı için iyilik görmeyecek, gölge gibi olan ömrü uzamayacaktır.
814Yeryüzünde boş bir şey daha var: Kötülerin hak ettiği doğruların, doğruların hak ettiğiyse kötülerin başına geliyor. Bu da boş, diyorum.
815Mutluluğu övgüye değer buldum. Çünkü güneşin altında insan için yiyip içmekten, mutlu olmaktan daha iyi bir şey yoktur. Çünkü Tanrının güneşin altında kendisine verdiği ömür boyunca çektiği zahmetten insana kalacak olan budur.
816Bilgeliği ve dünyada çekilen zahmeti anlamak için kafamı yorunca -öyleleri var ki, gece gündüz gözüne uyku girmez-
817Tanrı'nın yaptığı her şeyi gördüm. İnsan güneşin altında olup bitenleri keşfedemez. Arayıp bulmak için ne kadar çaba harcarsa harcasın, yine de anlamını bulamaz. Bilge kişi anladığını söylese bile gerçekten kavrayamaz.
91Böylece bütün bunları düşünüp taşındım ve şu sonuca vardım: Doğrular, bilgeler ve yaptıkları her şey Tanrının elindedir. Onları sevginin mi, nefretin mi beklediğini kimse bilmez.
92Herkesin başına aynı şey geliyor. Doğrunun, iyinin, kötünün, temizin, kirlinin, kurban sunanla sunmayanın başına gelen şey aynı. İyi insana ne oluyorsa, günahlıya da oluyor;
Ant içene ne oluyorsa, ant içmekten korkana da aynısı oluyor.
93Güneşin altında yapılan işlerin tümünün kötü yanı şu ki, herkesin başına aynı şey geliyor. Üstelik insanların içi kötülük doludur, yaşadıkları sürece içlerinde delilik vardır. Ardından ölüp gidiyorlar.
94Yaşayanlar arasındaki herkes için umut vardır. Evet, sağ köpek ölü aslandan iyidir!
95Çünkü yaşayanlar öleceğini biliyor,
Ama ölüler hiçbir şey bilmiyor.
Onlar için artık ödül yoktur,
Anıları bile unutulmuştur.
96Sevgileri, nefretleri,
Kıskançlıkları çoktan bitmiştir.
Güneşin altında yapılanlardan
Bir daha payları olmayacaktır.
97Git, sevinçle ekmeğini ye, neşeyle şarabını iç. Çünkü yaptıkların baştan beri Tanrının hoşuna gitti.
98Giysilerin hep ak olsun. Başından zeytinyağı eksilmesin.
99Güneşin altında Tanrının sana verdiği boş ömrün bütün günlerini, bütün anlamsız günlerini sevdiğin karınla güzel güzel yaşayarak geçir. Çünkü hayattan ve güneşin altında harcadığın emekten payına düşecek olan budur.
910Çalışmak için eline ne geçerse, var gücünle çalış. Çünkü gitmekte olduğun ölüler diyarında iş, tasarı, bilgi ve bilgelik yoktur.
911Güneşin altında bir şey daha gördüm:
Yarışı hızlı koşanlar,
Savaşı yiğitler,
Ekmeği bilgeler,
Serveti akıllılar,
Beğeniyi bilgililer kazanmaz.
Ama zaman ve şans hepsinin önüne çıkar.
912Dahası insan kendi vaktini bilmez:
Balığın acımasız ağa, kuşun kapana düştüğü gibi,
İnsanlar da üzerlerine ansızın çöken kötü zamana yakalanırlar.
913Güneşin altında bilgelik olarak şunu da gördüm, beni çok etkiledi:
914Çok az insanın yaşadığı küçük bir kent vardı. Güçlü bir kral saldırıp onu kuşattı. Karşısına büyük rampalar kurdu.
915Kentte yoksul ama bilge bir adam vardı. Bilgeliğiyle kenti kurtardı. Ne var ki, kimse bu yoksul adamı anmadı.
916Bunun üzerine, ‹‹Bilgelik güçten iyidir›› dedim, ‹‹Ne yazık ki, yoksul insanın bilgeliği küçümseniyor, söyledikleri dikkate alınmıyor.››
917Bilgenin sessizce söylediği sözler,
Akılsızlar arasındaki önderin bağırışından iyidir.
918Bilgelik silahtan iyidir,
Ama bir deli çıkar, her şeyi berbat eder.
101Ölü sinekler attarın ıtırını kokutur.
Biraz aptallık da bilgeliği ve saygınlığı bastırır.
102Bilgenin yüreği hep doğruya eğilimlidir,
Akılsızın ise, hep yanlışa.
103Yolda yürürken bile akılsızın aklı kıttır,
Akılsız olduğunu herkese gösterir.
104Yöneticinin öfkesi sana karşı alevlenirse,
Yerinden ayrılma;
Çünkü serinkanlılık büyük yanlışları bastırır.
105Güneşin altında gördüğüm bir haksızlık var,
Yöneticiden kaynaklanan bir yanlışı andırıyor:
106Zenginler düşük makamlarda otururken,
Aptallar yüksek makamlara atanıyor.
107Köleleri at sırtında,
Önderleri yerde köleler gibi yürürken gördüm.
108Çukur kazan içine kendi düşer,
Duvarda gedik açanı yılan sokar.
109Taş çıkaran taştan incinir,
Odun yaran tehlikeye girer.
1010Balta körse, ağzı bilenmemişse,
Daha çok güç gerektirir;
Ama bilgelik başarı doğurur.
1011Yılan büyü yapılmadan önce sokarsa,
Büyücünün yararı olmaz.
1012Bilgenin ağzından çıkan sözler benimsenir,
Oysa akılsız kendi ağzıyla yıkımına yol açar.
1013Sözünün başı aptallık,
Sonu zırdeliliktir.
1014Akılsız konuştukça konuşur. Kimse ne olacağını bilmez.
Kim ona kendisinden sonra ne olacağını bildirebilir?
1015Akılsızın emeği kendini öylesine yıpratır ki,
Kente bile nasıl gideceğini bilemez.
1016Kralın bir çocuksafç,
Önderlerin sabah şölen veriyorsa, vay sana, ey ülke!
1017Kralın soyluysa,
Önderlerin sarhoşluk için değil
Güçlenmek için vaktinde yemek yiyorsa, ne mutlu sana, ey ülke!
1018Tembellikten dam çöker,
Miskinlikten çatı akar.
1019Şölen eğlenmek için yapılır,
Şarap yaşama sevinç katar,
Paraysa her ihtiyacı karşılar.
1020İçinden bile krala sövme,
Yatak odanda zengine lanet etme,
Çünkü gökte uçan kuşlar haber taşır,
Kanatlı varlıklar söylediğini aktarır.
111Ekmeğini suya at,
Çünkü günler sonra onu bulursun. alıp paranı ticarete yatırarak geçimini sağla›› ya da ‹‹İhtiyacı olanlara ver›› anlamına gelir.
112Yedi, hatta sekiz kişiye pay ver,
Çünkü ülkenin başına ne felaket geleceğini bilemezsin.
113Bulutlar su yüklüyse,
Yeryüzüne döker yağmurlarını.
Ağaç ister güneye ister kuzeye devrilsin,
Devrildiği yerde kalır.
114Rüzgarı gözeten ekmez,
Bulutlara bakan biçmez.
115Ana rahmindeki çocuğun nasıl ruh ve beden aldığını bilmediğin gibi,
Her şeyi yaratan Tanrının yaptıklarını da bilemezsin.
116Tohumunu sabah ek,
Akşam da elin boş durmasın.
Çünkü bu mu iyi, şu mu,
Yoksa ikisi de aynı sonucu mu verecek, bilemezsin.
117Işık tatlıdır,
Güneşi görmek güzeldir.
118Evet, insan uzun yıllar yaşarsa,
Sevinçle yaşasın.
Ama karanlık günleri unutmasın,
Çünkü onlar da az değil.
Gelecek her şey boştur.
119Ey delikanlı, gençliğinle sevin,
Bırak gençlik günlerinde yüreğin sevinç duysun.
Gönlünün isteklerini, gözünün gördüklerini izle,
Ama bil ki, bütün bunlar için Tanrı seni yargılayacaktır.
1110Öyleyse at tasayı yüreğinden,
Uzaklaştır derdi bedeninden.
Çünkü gençlik de dinçlik de boştur.
121Bu yüzden zor günler gelmeden,
‹‹Zevk almıyorum›› diyeceğin yıllar yaklaşmadan,
Güneş, ışık, ay ve yıldızlar kararmadan
Ve yağmurdan sonra bulutlar geri dönmeden,
Gençlik günlerinde seni yaratanı anımsa.
123O gün, evi bekleyenler titreyecek,
Güçlüler eğilecek,
Öğütücüler azaldığı için duracak,
Pencereden bakanlar kararacak.
124Değirmen sesi yavaşlayınca,
Sokağa açılan çift kapı kapanacak,
İnsanlar kuş sesiyle uyanacak,
Ama şarkıların sesini duyamayacaklar.
125Dahası yüksek yerden,
Sokaktaki tehlikelerden korkacaklar;
Badem ağacı çiçek açacak,
Çekirge ağırlaşacak,
Tutku zayıflayacak.
Çünkü insan sonsuzluk evine gidecek,
Yas tutanlar sokakta dolaşacak. kuş gibi yükselecek››.
126Gümüş tel kopmadan,
Altın tas kırılmadan,
Testi çeşmede parçalanmadan,
Kuyu makarası kırılmadan,
127Toprak geldiği yere dönmeden,
Ruh onu veren Tanrıya dönmeden,
Seni yaratanı anımsa.
128‹‹Her şey boş›› diyor Vaiz, ‹‹Bomboş!››
129Vaiz yalnız bilge değildi, bildiklerini halka da öğretiyordu. Hesap etti, araştırdı ve birçok özdeyişi düzene soktu.
1210Güzel sözler bulmaya çalıştı. Yazdıkları gerçek ve doğrudur.
1211Bilgelerin sözleri üvendire gibidir, derledikleri özdeyişlerse, iyi çakılan çivi gibi; bir tek Çoban tarafından verilmişler.
1212Bunların dışındakilerden sakın, evladım. Çok kitap yazmanın sonu yoktur, fazla araştırma da bedeni yıpratır.
1213Her şey duyuldu, sonuç şu:
Tanrıya saygı göster, buyruklarını yerine getir,
Çünkü her insanın görevi budur.
1214Tanrı her işi, her gizli şeyi yargılayacaktır,
İster iyi ister kötü olsun.