Share this page:  
 

Multilingual Scriptures

(Compare books in 2 different language versions of your choice)

Comparison Search:

Select Language version and font:
You can only select max. of two versions.
Book:
Chapter:
Verse:
---------
From: To:

Free Search:

Select Language version and font:
Enter search text:

Multilingual Scriptures Home » Turkish Bible » Job

Turkish Bible
Chapter # Verse # Verse Detail
11Ûs ülkesinde Eyüp adında bir adam yaşardı. Kusursuz, doğru bir adamdı. Tanrıdan korkar, kötülükten kaçınırdı.
12Yedi oğlu, üç kızı vardı.
13Yedi bin koyuna, üç bin deveye, beş yüz çift öküze, beş yüz çift eşeğe ve pek çok köleye sahipti. Doğudaki insanların en zengini oydu.
14Oğulları sırayla evlerinde şölen verir, birlikte yiyip içmek için üç kızkardeşlerini de çağırırlardı.
15Bu şölen dönemi bitince Eyüp onları çağırtıp kutsardı. Sabah erkenden kalkar, ‹‹Çocuklarım günah işlemiş, içlerinden Tanrıya sövmüş olabilirler›› diyerek her biri için yakmalık sunu sunardı. Eyüp hep böyle yapardı.
16Bir gün ilahi varlıklar RABbin huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan da onlarla geldi.
17RAB Şeytana, ‹‹Nereden geliyorsun?›› dedi. Şeytan, ‹‹Dünyada gezip dolaşmaktan›› diye yanıtladı.
18RAB, ‹‹Kulum Eyüpe bakıp da düşündün mü?›› dedi, ‹‹Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrıdan korkar, kötülükten kaçınır.››
19Şeytan, ‹‹Eyüp Tanrıdan boşuna mı korkuyor?›› diye yanıtladı.
110‹‹Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı.
111Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir.››
112RAB Şeytana, ‹‹Peki›› dedi, ‹‹Sahip olduğu her şeyi senin eline bırakıyorum, yalnız kendisine dokunma.›› Böylece Şeytan RABbin huzurundan ayrıldı.
113Bir gün Eyüpün oğullarıyla kızları ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken
114bir ulak gelip Eyüpe şöyle dedi: ‹‹Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu.
115Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum sana durumu bildirmek için.››
116O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, ‹‹Tanrı ateş yağdırdı›› dedi, ‹‹Koyunlarla uşakları yakıp küle çevirdi. Yalnızca ben kaçıp kurtuldum durumu sana bildirmek için.››
117O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, ‹‹Kildaniler üç bölük halinde develere saldırdı›› dedi, ‹‹Hepsini alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnızca ben kurtuldum durumu sana bildirmek için.››
118O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, ‹‹Oğullarınla kızların ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken
119ansızın çölden şiddetli bir rüzgar esti›› dedi, ‹‹Evin dört köşesine çarptı; ev gençlerin üzerine yıkıldı, hepsi öldü. Yalnız ben kurtuldum durumu sana bildirmek için.››
120Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.
121Dedi ki, ‹‹Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim.
RAB verdi, RAB aldı,
RABbin adına övgüler olsun!››
122Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı'yı suçlamadı.
21Başka bir gün ilahi varlıklar RABbin huzuruna çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RABbin huzuruna çıkmak için onlarla gelmişti.
22RAB Şeytana, ‹‹Nereden geliyorsun?›› dedi. Şeytan, ‹‹Dünyada gezip dolaşmaktan›› diye yanıtladı.
23RAB, ‹‹Kulum Eyüpe bakıp da düşündün mü?›› dedi, ‹‹Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrıdan korkar, kötülükten kaçınır. Onu boş yere yok etmek için beni kışkırttın, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor.››
24‹‹Cana can!›› diye yanıtladı Şeytan, ‹‹İnsan canı için her şeyini verir.
25Elini uzat da, onun etine, kemiğine dokun, yüzüne karşı sövecektir.››
26RAB, ‹‹Peki›› dedi, ‹‹Onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma.››
27Böylece Şeytan RABbin huzurundan ayrıldı. Eyüpün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı.
28Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.
29Karısı, ‹‹Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?›› dedi, ‹‹Tanrıya söv de öl bari!››
210Eyüp, ‹‹Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun›› diye karşılık verdi, ‹‹Nasıl olur? Tanrıdan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?›› Bütün bu olaylara karşın Eyüpün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.
211Eyüpün üç dostu -Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildat, Naamalı Sofar- Eyüpün başına gelen bunca kötülüğü duyunca kalkıp bir araya geldiler. Acısını paylaşmak, onu avutmak için yanına gitmek üzere anlaştılar.
212Uzaktan onu tanıyamadılar; yüksek sesle ağlayıp kaftanlarını yırtarak başlarına toprak saçtılar.
213Yedi gün yedi gece onunla birlikte yere oturdular. Kimse ağzını açmadı, çünkü ne denli acı çektiğini görüyorlardı.
31Sonunda Eyüp ağzını açtı ve doğduğu güne lanet edip şöyle dedi:
33‹‹Doğduğum gün yok olsun,
‹Bir oğul doğdu› denen gece yok olsun!
34Karanlığa bürünsün o gün,
Yüce Tanrı onunla ilgilenmesin,
Üzerine ışık doğmasın.
35Karanlık ve ölüm gölgesi sahip çıksın o güne,
Bulut çöksün üzerine;
Işığını karanlık söndürsün.
36Zifiri karanlık yutsun o geceyi,
Yılın günleri arasında sayılmasın,
Aylardan hiçbirine girmesin.
37Kısır olsun o gece,
Sevinç sesi duyulmasın içinde.
38Günleri lanetleyenler,
Livyatanı uyandırmaya hazır olanlar,
O günü lanetlesin.
39Akşamının yıldızları kararsın,
Boş yere aydınlığı beklesin,
Tan atışını görmesin.
310Çünkü sıkıntı yüzü görmemem için
Anamın rahminin kapılarını üstüme kapamadı.
311‹‹Neden doğarken ölmedim,
Rahimden çıkarken son soluğumu vermedim?
312Neden beni dizler,
Emeyim diye memeler karşıladı?
313Çünkü şimdi huzur içinde yatmış,
Uyuyup dinlenmiş olurdum;
314Yaptırdıkları kentler şimdi viran olan
Dünya kralları ve danışmanlarıyla birlikte,
315Evlerini gümüşle dolduran
Altın sahibi önderlerle birlikte.
316Neden düşük bir çocuk gibi,
Gün yüzü görmemiş yavrular gibi toprağa gömülmedim?
317Orada kötüler kargaşayı bırakır,
Yorgunlar rahat eder.
318Tutsaklar huzur içinde yaşar,
Angaryacının sesini duymazlar.
319Küçük de büyük de oradadır,
Köle efendisinden özgürdür.
320‹‹Niçin sıkıntı çekenlere ışık,
Acı içindekilere yaşam verilir?
321Oysa onlar gelmeyen ölümü özler,
Onu define arar gibi ararlar;
322Mezara kavuşunca
Neşeden coşar, sevinç bulurlar.
323Neden yaşam verilir nereye gideceğini bilmeyen insana,
Çevresini Tanrının çitle çevirdiği kişiye?
324Çünkü iniltim ekmekten önce geliyor,
Su gibi dökülmekte feryadım.
325Korktuğum,
Çekindiğim başıma geldi.
326Huzur yok, sükûnet yok, rahat yok,
Yalnız kargaşa var.››
41Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
42‹‹Biri sana bir şey söylemeye çalışsa gücenir misin?
Kim konuşmadan durabilir?
43Evet, pek çoklarına sen ders verdin,
Zayıf elleri güçlendirdin,
44Tökezleyeni senin sözlerin ayakta tuttu,
Titreyen dizleri sen pekiştirdin.
45Ama şimdi senin başına gelince gücüne gidiyor,
Sana dokununca yılgınlığa düşüyorsun.
46Senin güvendiğin Tanrıdan korkun değil mi,
Umudun kusursuz yaşamında değil mi?
47‹‹Düşün biraz: Hangi suçsuz yok oldu,
Nerede doğrular yıkıma uğradı?
48Benim gördüğüm kadarıyla, fesat sürenler,
Kötülük tohumu ekenler ektiklerini biçiyor.
49Tanrının soluğuyla yok oluyor,
Öfkesinin rüzgarıyla tükeniyorlar.
410Aslanın kükremesi, homurtusu kesildi,
Dişleri kırıldı genç aslanların.
411Aslan av bulamadığı için yok oluyor,
Dişi aslanın yavruları dağılıyor.
412‹‹Bir söz gizlice erişti bana,
Fısıltısı kulağıma ulaştı.
413Gece rüyaların doğurduğu düşünceler içinde,
İnsanları ağır uyku bastığı zaman,
414Beni dehşet ve titreme aldı,
Bütün kemiklerimi sarstı.
415Önümden bir ruh geçti,
Tüylerim ürperdi.
416Durdu, ama ne olduğunu seçemedim.
Bir suret duruyordu gözümün önünde,
Çıt çıkmazken bir ses duydum:
417‹Tanrı karşısında insan doğru olabilir mi?
Kendisini yaratanın karşısında temiz çıkabilir mi?
418Bakın, Tanrı kullarına güvenmez,
Meleklerinde hata bulur da,
419Çamur evlerde oturanlara,
Mayası toprak olanlara,
Güveden kolay ezilenlere mi güvenir?
420Ömürleri sabahtan akşama varmaz,
Kimse farkına varmadan sonsuza dek yok olurlar.
421İçlerindeki çadır ipleri çekilince,
Bilgelikten yoksun olarak ölüp giderler.›
51‹‹Haydi çağır, seni yanıtlayan çıkacak mı?
Meleklerin hangisine yöneleceksin?
52Aptalı üzüntü öldürür,
Budalayı kıskançlık bitirir.
53Ben aptalın kök saldığını görünce,
Hemen yurduna lanet ettim.
54Çocukları güvenlikten uzak,
Mahkeme kapısında ezilir,
Savunan çıkmaz.
55Ürününü açlar yer,
Dikenler arasındakini bile toplarlar;
Mallarını susamışlar yutmak ister. ‹‹Tuzak››.
56Çünkü dert topraktan çıkmaz,
Sıkıntı yerden bitmez.
57Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi
Sıkıntı çekmek için doğar insan.
58‹‹Oysa ben Tanrıya yönelir,
Davamı Ona bırakırdım.
59Anlayamadığımız büyük işler,
Sayısız şaşılası işler yapan Odur.
510Yeryüzüne yağmur yağdırır,
Tarlalara sular gönderir.
511Düşkünleri yükseltir,
Yaslıları esenliğe çıkarır.
512Kurnazların oyununu bozar,
Düzenlerini gerçekleştiremesinler diye.
513Bilgeleri kurnazlıklarında yakalar,
Düzenbazların oyunu son bulur.
514Gündüz karanlığa toslar,
Öğlen, geceymiş gibi el yordamıyla ararlar.
515Yoksulu onların kılıç gibi ağzından
Ve güçlünün elinden O kurtarır.
516Yoksul umutlanır,
Haksızlık ağzını kapar.
517‹‹İşte, ne mutlu Tanrının eğittiği insana!
Bu yüzden Her Şeye Gücü Yetenin yola getirişini küçümseme.
518Çünkü O hem yaralar hem sarar,
O incitir, ama elleri sağaltır.
519Altı kez sıkıntıya düşsen seni kurtarır,
Yedinci kez de sana zarar vermez.
520Kıtlıkta ölümden,
Savaşta kılıçtan seni O koruyacak.
521Kamçılayan dillerden uzak kalacak,
Yıkım gelince korkmayacaksın.
522Yıkıma, açlığa gülüp geçecek,
Yabanıl hayvanlardan ürkmeyeceksin.
523Çünkü tarladaki taşlarla anlaşacaksın,
Yabanıl hayvanlar seninle barışacak.
524Çadırının güvenlik içinde olduğunu bilecek,
Yurdunu yoklayınca eksik bulmayacaksın.
525Çocuklarının çoğalacağını bileceksin,
Soyun ot gibi bitecek.
526Zamanında toplanan demetler gibi,
Mezara dinç gireceksin.
527‹‹İşte araştırdık, doğrudur,
Onun için bunu dinle ve belle.››
61Eyüp şöyle yanıtladı:
62‹‹Keşke üzüntüm tartılabilse,
Acım teraziye konabilseydi!
63Denizlerin kumundan ağır gelirdi,
Bu yüzden abuk sabuk konuştum.
64Çünkü Her Şeye Gücü Yetenin okları içimde,
Ruhum onların zehirini içiyor,
Tanrının dehşetleri karşıma dizildi.
65Otu olan yaban eşeği anırır mı,
Yemi olan öküz böğürür mü?
66Tatsız bir şey tuzsuz yenir mi,
Yumurta akında tat bulunur mu?
67Böyle yiyeceklere dokunmak istemiyorum,
Beni hasta ediyorlar.
68‹‹Keşke dileğim yerine gelse,
Tanrı özlediğimi bana verse!
69Kerem edip beni ezse,
Elini çabuk tutup yaşam bağımı kesse!
610Yine avunur,
Amansız derdime karşın sevinirdim,
Çünkü Kutsal Olanın sözlerini yadsımadım.
611Gücüm nedir ki, bekleyeyim?
Sonum nedir ki, sabredeyim?
612Taş kadar güçlü müyüm,
Etim tunçtan mı?
613Çaresiz kalınca
Kendimi kurtaracak gücüm mü olur?
614‹‹Kederli insana dost sevgisi gerekir,
Her Şeye Gücü Yetenden korkmaktan vaz geçse bile.
615Kardeşlerim kuru bir dere gibi beni aldattı;
Hani gürül gürül akan dereler vardır,
616Eriyen buzlarla taşan,
Kar sularıyla beslenen,
617Ama kurak mevsimde akmayan,
Sıcakta yataklarında tükenen dereler...
İşte öyle aldattılar beni.
618O dereler için kervanlar yolundan sapar,
Çöle çıkıp yok olurlar.
Temanın kervanları su arar,
Sabadan gelen yolcular umutla bakar.
620Ama oraya varınca umut bağladıkları için utanır,
Hayal kırıklığına uğrarlar.
621Artık siz de bir hiç oldunuz,
Dehşete kapılıp korkuyorsunuz.
622‹Benim için bir şey verin›
Ya da, ‹Rüşvet verip
Beni düşmanın elinden kurtarın,
Acımasızların elinden alın› dedim mi?
624‹‹Bana öğretin, susayım,
Yanlışımı gösterin.
625Doğru söz acıdır!
Ama tartışmalarınız neyi kanıtlıyor?
626Sözlerimi düzeltmek mi istiyorsunuz?
Çaresizin sözlerini boş laf mı sayıyorsunuz?
627Öksüzün üzerine kura çeker,
Arkadaşınızın üzerine pazarlık ederdiniz.
628‹‹Şimdi lütfedip bana bakın,
Yüzünüze karşı yalan söyleyecek değilim ya.
629Bırakın artık, haksızlık etmeyin,
Bir daha düşünün, davamda haklıyım.
630Ağzımdan haksız bir söz çıkıyor mu,
Damağım kötü niyeti ayırt edemiyor mu?
71‹‹Yeryüzünde insan yaşamı savaşı andırmıyor mu,
Günleri gündelikçinin günlerinden farklı mı?
72Gölgeyi özleyen köle,
Ücretini bekleyen gündelikçi gibi,
73Miras olarak bana boş aylar verildi,
Payıma sıkıntılı geceler düştü.
74Yatarken, ‹Ne zaman kalkacağım› diye düşünüyorum,
Ama gece uzadıkça uzuyor,
Gün doğana dek dönüp duruyorum.
75Bedenimi kurt, kabuk kaplamış,
Çatlayan derimden irin akıyor.
76‹‹Günlerim dokumacının mekiğinden hızlı,
Umutsuz tükenmekte.
77Ey Tanrı, yaşamımın bir soluk olduğunu anımsa,
Gözüm bir daha mutluluk yüzü görmeyecek.
78Şu anda bana bakan gözler bir daha beni görmeyecek,
Senin gözlerin üzerimde olacak,
Ama ben yok olacağım.
79Bir bulutun dağılıp gitmesi gibi,
Ölüler diyarına inen bir daha çıkmaz.
710Bir daha evine dönmez,
Bulunduğu yer artık onu tanımaz.
711‹‹Bu yüzden sessiz kalmayacak,
İçimdeki sıkıntıyı dile getireceğim;
Canımın acısıyla yakınacağım.
712Ben deniz ya da deniz canavarı mıyım ki,
Başıma bekçi koydun?
713Yatağım beni rahatlatır,
Döşeğim acılarımı dindirir diye düşündüğümde,
714Beni düşlerle korkutuyor,
Görümlerle yıldırıyorsun.
715Öyle ki, boğulmayı,
Ölmeyi şu yaşama yeğliyorum.
716Yaşamımdan tiksiniyor,
Sonsuza dek yaşamak istemiyorum;
Çek elini benden, çünkü günlerimin anlamı kalmadı.
717‹‹İnsan ne ki, onu büyütesin,
Üzerinde kafa yorasın,
718Her sabah onu yoklayasın,
Her an onu sınayasın?
719Gözünü üzerimden hiç ayırmayacak mısın,
Tükürüğümü yutacak kadar bile beni rahat bırakmayacak mısın?
720Günah işledimse, ne yaptım sana,
Ey insan gözcüsü?
Niçin beni kendine hedef seçtin?
Sana yük mü oldum?
721Niçin isyanımı bağışlamaz,
Suçumu affetmezsin?
Çünkü yakında toprağa gireceğim,
Beni çok arayacaksın, ama ben artık olmayacağım.››
81Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
82‹‹Ne zamana dek böyle konuşacaksın?
Sözlerin sert rüzgar gibi.
83Tanrı adaleti saptırır mı,
Her Şeye Gücü Yeten doğru olanı çarpıtır mı?
84Oğulların ona karşı günah işlediyse,
İsyanlarının cezasını vermiştir.
85Ama sen gayretle Tanrıyı arar,
Her Şeye Gücü Yetene yalvarırsan,
86Temiz ve doğruysan,
O şimdi bile senin için kolları sıvayıp
Seni hak ettiğin yere geri getirecektir.
87Başlangıcın küçük olsa da,
Sonun büyük olacak.
88‹‹Lütfen, önceki kuşaklara sor,
Atalarının neler öğrendiğini iyice araştır.
89Çünkü biz daha dün doğduk, bir şey bilmeyiz,
Yeryüzündeki günlerimiz sadece bir gölge.
810Onlar sana anlatıp öğretmeyecek,
İçlerindeki sözleri dile getirmeyecek mi?
811‹‹Bataklık olmayan yerde kamış biter mi?
Susuz yerde saz büyür mü?
812Henüz yeşilken, kesilmeden,
Otlardan önce kururlar.
813Tanrıyı unutan herkesin sonu böyledir,
Tanrısız insanın umudu böyle yok olur.
814Onun güvendiği şey kırılır,
Dayanağı ise bir örümcek ağıdır.
815Örümcek ağına yaslanır, ama ağ çöker,
Ona tutunur, ama ağ taşımaz.
816Tanrısızlar güneşte iyi sulanmış bitkiyi andırır,
Dalları bahçenin üzerinden aşar;
817Kökleri taş yığınına sarılır,
Çakılların arasında yer aranır.
818Ama yerinden sökülürse,
Yeri, ‹Seni hiç görmedim› diyerek onu yadsır.
819İşte sevinci böyle son bulur,
Yerinde başka bitkiler biter.
820‹‹Tanrı kusursuz insanı reddetmez,
Kötülük edenlerin elinden tutmaz.
821O senin ağzını yine gülüşle,
Dudaklarını sevinç haykırışıyla dolduracaktır.
822Düşmanlarını utanç kaplayacak,
Kötülerin çadırı yok olacaktır.››
91Eyüp şöyle yanıtladı:
92‹‹Biliyorum, gerçekten öyledir,
Ama Tanrının önünde insan nasıl haklı çıkabilir?
93Biri Onunla tartışmak istese,
Binde bir bile Ona yanıt veremez.
94Onun bilgisi derin, gücü eşsizdir,
Kim Ona direndi de ayakta kaldı?
95O dağları yerinden oynatır da,
Dağlar farkına varmaz,
Öfkeyle altüst eder onları.
96Dünyayı yerinden oynatır,
Direklerini titretir.
97Güneşe buyruk verir, doğmaz güneş,
Yıldızları mühürler.
98Odur tek başına gökleri geren,
Denizin dalgaları üzerinde yürüyen.
99Büyük Ayıyı, Oryonu, Ülkeri,
Güney takımyıldızlarını yaratan Odur.
910Anlayamadığımız büyük işler,
Sayısız şaşılası işler yapan Odur.
911İşte, yanımdan geçer, Onu göremem,
Geçip gider, farkına bile varmam.
912Evet, O avını kaparsa, kim Onu durdurabilir?
Kim Ona, ‹Ne yapıyorsun› diyebilir?
913Tanrı öfkesini dizginlemez,
Rahavın yardımcıları bile
Onun ayağına kapanır. güçlerini simgeleyen bir deniz canavarı.
914‹‹Nerde kaldı ki, ben Ona yanıt vereyim,
Onunla tartışmak için söz bulayım?
915Haklı olsam da Ona yanıt veremez,
Merhamet etmesi için yargıcıma yalvarırdım ancak.
916Onu çağırsam, O da bana yanıt verseydi,
Yine de inanmazdım sesime kulak verdiğine.
917O beni kasırgayla eziyor,
Nedensiz yaralarımı çoğaltıyor.
918Soluk almama izin vermiyor,
Ancak beni acıya doyuruyor.
919Sorun güç sorunuysa, O güçlüdür!
Adalet sorunuysa, kim Onu mahkemeye çağırabilir?
920Suçsuz olsam ağzım beni suçlar,
Kusursuz olsam beni suçlu çıkarır.
921‹‹Kusursuz olsam da kendime aldırdığım yok,
Yaşamımı hor görüyorum.
922Hepsi bir, bu yüzden diyorum ki,
‹O suçluyu da suçsuzu da yok ediyor.›
923Kırbaç ansızın ölüm saçınca,
O suçsuzların sıkıntısıyla eğlenir.
924Dünya kötülerin eline verilmiş,
Yargıçların gözünü kapayan Odur.
O değilse, kimdir?
925‹‹Günlerim koşucudan çabuk,
İyilik görmeden geçmekte.
926Kamış sandal gibi kayıp gidiyor,
Avının üstüne süzülen kartal gibi.
927‹Acılarımı unutayım,
Üzgün çehremi değiştirip gülümseyeyim› desem,
928Bütün dertlerimden yılarım,
Çünkü beni suçsuz saymayacağını biliyorum.
929Madem suçlanacağım,
Neden boş yere uğraşayım?
930Sabun otuyla yıkansam,
Ellerimi kül suyuyla temizlesem,
931Beni yine pisliğe batırırsın,
Giysilerim bile benden tiksinir.
932O benim gibi bir insan değil ki,
Ona yanıt vereyim,
Birlikte mahkemeye gideyim.
933Keşke aramızda bir hakem olsa da,
Elini ikimizin üstüne koysa!
934Tanrı sopasını üzerimden kaldırsın,
Dehşeti beni yıldırmasın.
935O zaman konuşur, O'ndan korkmazdım,
Ama bu durumda bir şey yapamam.
101‹‹Yaşamımdan usandım,
Özgürce yakınacak,
İçimdeki acıyla konuşacağım.
102Tanrıya: Beni suçlama diyeceğim,
Ama söyle, niçin benimle çekişiyorsun.
103Hoşuna mı gidiyor gaddarlık etmek,
Kendi ellerinin emeğini reddedip
Kötülerin tasarılarını onaylamak?
104Sende insan gözü mü var?
İnsanın gördüğü gibi mi görüyorsun?
105Günlerin ölümlü birinin günleri gibi,
Yılların insanın yılları gibi mi ki,
106Suçumu arıyor,
Günahımı araştırıyorsun?
107Kötü olmadığımı,
Senin elinden beni kimsenin kurtaramayacağını biliyorsun.
108‹‹Senin ellerin bana biçim verdi, beni yarattı,
Şimdi dönüp beni yok mu edeceksin?
109Lütfen anımsa, balçık gibi bana sen biçim verdin,
Beni yine toprağa mı döndüreceksin?
1010Beni süt gibi dökmedin mi,
Peynir gibi katılaştırmadın mı?
1011Bana et ve deri giydirdin,
Beni kemiklerle, sinirlerle ördün.
1012Bana yaşam verdin, sevgi gösterdin,
İlgin ruhumu korudu.
1013‹‹Ama bunları yüreğinde gizledin,
Biliyorum aklındakini:
1014Günah işleseydim, beni gözlerdin,
Suçumu cezasız bırakmazdın.
1015Suçluysam, vay başıma!
Suçsuzken bile başımı kaldıramıyorum,
Çünkü utanç doluyum, çaresizim.
1016Başımı kaldırsam, aslan gibi beni avlar,
Şaşılası gücünü yine gösterirsin üstümde.
1017Bana karşı yeni tanıklar çıkarır,
Öfkeni artırırsın.
Orduların dalga dalga üzerime geliyor.
1018‹‹Niçin doğmama izin verdin?
Keşke ölseydim, hiçbir göz beni görmeden!
1019Hiç var olmamış olurdum,
Rahimden mezara taşınırdım.
1020Birkaç günlük ömrüm kalmadı mı?
Beni rahat bırak da biraz yüzüm gülsün;
1021Dönüşü olmayan yere gitmeden önce,
Karanlık ve ölüm gölgesi diyarına,
1022Zifiri karanlık diyarına,
Ölüm gölgesi, kargaşa diyarına,
Aydınlığın karanlığı andırdığı yere.››
111Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
112‹‹Bunca söz yanıtsız mı kalsın?
Çok konuşan haklı mı sayılsın?
113Saçmalıkların karşısında sussun mu insanlar?
Sen alay edince kimse seni utandırmasın mı?
114Tanrıya, ‹İnancım arıdır› diyorsun,
‹Senin gözünde temizim.›
115Ama keşke Tanrı konuşsa,
Sana karşı ağzını açsa da,
116Bilgeliğin sırlarını bildirse!
Çünkü bilgelik çok yönlüdür.
Bil ki, Tanrı günahlarından bazılarını unuttu bile.
117‹‹Tanrının derin sırlarını anlayabilir misin?
Her Şeye Gücü Yetenin sınırlarına ulaşabilir misin?
118Onlar gökler kadar yüksektir, ne yapabilirsin?
Ölüler diyarından derindir, nasıl anlayabilirsin?
119Ölçüleri yeryüzünden uzun,
Denizden geniştir.
1110‹‹Gelip seni hapsetse, mahkemeye çağırsa,
Kim Ona engel olabilir?
1111Çünkü O yalancıları tanır,
Kötülüğü görür de dikkate almaz mı?
1112Ne zaman yaban eşeği insan doğurursa,
Aptal da o zaman sağduyulu olur.
1113‹‹Ona yüreğini adar,
Ellerini açarsan,
1114İşlediğin günahı kendinden uzaklaştırır,
Çadırında haksızlığa yer vermezsen,
1115Utanmadan başını kaldırır,
Sağlam ve korkusuz olabilirsin.
1116Sıkıntılarını unutur,
Akıp gitmiş sular gibi anarsın onları.
1117Yaşamın öğlen güneşinden daha parlak olur,
Karanlık sabaha döner.
1118Güven duyarsın, çünkü umudun olur,
Çevrene bakıp güvenlik içinde yatarsın.
1119Uzanırsın, korkutan olmaz,
Birçokları senden lütuf diler.
1120Ama kötülerin gözlerinin feri sönecek,
Kaçacak yer bulamayacaklar,
Tek umutları son soluklarını vermek olacak.››
121Eyüp şöyle yanıtladı:
122‹‹Kendinizi birşey sandığınız belli,
Ama bilgelik de sizinle birlikte ölecek!
123Sizin kadar benim de aklım var,
Sizden aşağı kalmam.
Kim bilmez bunları?
124‹‹Gülünç oldum dostlarıma,
Ben ki, Tanrıya yakarırdım, yanıtlardı beni.
Doğru ve kusursuz adam gülünç oldu.
125Kaygısızlar felaketi küçümser,
Ayağı kayanı umursamaz.
126Soyguncuların çadırlarında rahatlık var,
Tanrıyı gazaba getirenler güvenlik içinde,
Tanrıya değil, kendi bileklerine güveniyorlar.
127‹‹Ama şimdi sor hayvanlara, sana öğretsinler,
Gökte uçan kuşlara sor, sana anlatsınlar,
128Toprağa söyle, sana öğretsin,
Denizdeki balıklara sor, sana bilgi versinler.
129Hangisi bilmez
Bunu RABbin yaptığını?
1210Her yaratığın canı,
Bütün insanlığın soluğu Onun elindedir.
1211Damağın yemeği tattığı gibi
Kulak da sözleri denemez mi?
1212Bilgelik yaşlılarda,
Akıl uzun yaşamdadır.
1213‹‹Bilgelik ve güç Tanrıya özgüdür,
Ondadır öğüt ve akıl.
1214Onun yıktığı onarılamaz,
Onun hapsettiği kişi özgür olamaz.
1215Suları tutarsa, kuraklık olur,
Salıverirse dünyayı sel götürür.
1216Güç ve zafer Ona aittir,
Aldanan da aldatan da Onundur.
1217Danışmanları çaresiz kılar,
Yargıçları çıldırtır.
1218Kralların bağladığı bağı çözer,
Bellerine kuşak bağlar.
1219Kâhinleri çaresiz kılar,
Koltuklarında yıllananları devirir.
1220Güvenilir danışmanları susturur,
Yaşlıların aklını alır.
1221Rezalet saçar soylular üzerine,
Güçlülerin kuşağını gevşetir.
1222Karanlıkların derin sırlarını açar,
Ölüm gölgesini aydınlığa çıkarır.
1223Ulusları büyütür, ulusları yok eder,
Ulusları genişletir, ulusları sürgün eder.
1224Dünya önderlerinin aklını başından alır,
Yolu izi belirsiz bir çölde dolaştırır onları.
1225Karanlıkta el yordamıyla yürür, ışık yüzü görmezler;
Sarhoş gibi dolaştırır onları.
131‹‹İşte, gözlerim her şeyi gördü,
Kulağım duydu, anladı.
132Sizin bildiğinizi ben de biliyorum,
Sizden aşağı kalmam.
133Ama ben Her Şeye Gücü Yetenle konuşmak,
Davamı Tanrıyla tartışmak istiyorum.
134Sizlerse yalan düzüyorsunuz,
Hepiniz değersiz hekimlersiniz.
135Keşke büsbütün sussanız!
Sizin için bilgelik olurdu bu.
136Şimdi davamı dinleyin,
Yakınmama kulak verin.
137Tanrı adına haksızlık mı edeceksiniz?
Onun adına yalan mı söyleyeceksiniz?
138Onun tarafını mı tutacaksınız?
Tanrının davasını mı savunacaksınız?
139Sizi sorguya çekerse, iyi mi olur?
İnsanları aldattığınız gibi Onu da mı aldatacaksınız?
1310Gizlice Onun tarafını tutarsanız,
Kuşkusuz sizi azarlar.
1311Onun görkemi sizi yıldırmaz mı?
Dehşeti üzerinize düşmez mi?
1312Anlattıklarınız kül kadar değersizdir,
Savunduklarınızsa çamurdan farksız.
1313‹‹Susun, bırakın ben konuşayım,
Başıma ne gelirse gelsin.
1314Hayatım tehlikeye girecekse girsin,
Canım zora düşecekse düşsün.
1315Beni öldürecek, umudum kalmadıfç,
Hiç olmazsa yürüdüğüm yolun doğruluğunu yüzüne karşı savunayım. bile Ona güvenim sarsılmaz.››
1316Aslında bu benim kurtuluşum olacak,
Çünkü tanrısız bir adam Onun karşısına çıkamaz.
1317Sözlerimi iyi dinleyin,
Kulaklarınızdan çıkmasın söyleyeceklerim.
1318İşte davamı hazırladım,
Haklı çıkacağımı biliyorum.
1319Kim suçlayacak beni?
Biri varsa susar, son soluğumu veririm.
1320‹‹Yalnız şu iki şeyi lütfet, Tanrım,
O zaman kendimi senden gizlemeyeceğim:
1321Elini üstümden çek
Ve dehşetinle beni yıldırma.
1322Sonra beni çağır, yanıtlayayım,
Ya da bırak ben konuşayım, sen yanıtla.
1323Suçlarım, günahlarım ne kadar?
Bana suçumu, günahımı göster.
1324Niçin yüzünü gizliyorsun,
Beni düşman gibi görüyorsun? çağrıştırıyor, bu yolla bir söz sanatı yapılmış.
1325Rüzgarın sürüklediği yaprağa dönmüşüm,
Beni mi korkutacaksın?
Kuru samanı mı kovalayacaksın?
1326Çünkü hakkımda acı şeyler yazıyor,
Gençliğimde işlediğim günahları bana miras veriyorsun.
1327Ayaklarımı tomruğa vuruyor,
Yollarımı gözetliyor,
İzimi sürüyorsun.
1328‹‹Oysa insan telef olmuş, çürük bir şey,
Güve yemiş giysi gibidir.
141‹‹İnsanı kadın doğurur,
Günleri sayılı ve sıkıntı doludur.
142Çiçek gibi açıp solar,
Gölge gibi gelip geçer.
143Gözlerini böyle birine mi dikiyorsun,
Yargılamak için önüne çağırıyorsun?
144Kim temizi kirliden çıkarabilir?
Hiç kimse!
145Madem insanın günleri belirlenmiş,
Aylarının sayısı saptanmış,
Sınır koymuşsun, öteye geçemez;
146Gözünü ondan ayır da,
Çalışma saatini dolduran gündelikçi gibi rahat etsin.
147‹‹Oysa bir ağaç için umut vardır,
Kesilse, yeniden sürgün verir,
Eksilmez filizleri.
148Kökü yerde kocasa,
Kütüğü toprakta ölse bile,
149Su kokusu alır almaz filizlenir,
Bir fidan gibi dal budak salar.
1410İnsan ise ölüp yok olur,
Son soluğunu verir ve her şey biter.
1411Suyu akıp giden göl
Ya da kuruyan ırmak nasıl çöle dönerse,
1412İnsan da öyle, yatar, bir daha kalkmaz,
Gökler yok oluncaya dek uyanmaz,
Uyandırılmaz.
1413‹‹Keşke beni ölüler diyarına gizlesen,
Öfken geçinceye dek saklasan,
Bana bir süre versen de, beni sonra anımsasan.
1414İnsan ölür de dirilir mi?
Başka biri nöbetimi devralıncaya dek
Savaş boyunca umutla beklerdim.
1415Sen çağırırdın, ben yanıtlardım,
Ellerinle yaptığın yaratığı özlerdin.
1416O zaman adımlarımı sayar,
Günahımın hesabını tutmazdın.
1417İsyanımı torbaya koyup mühürler,
Suçumu örterdin.
1418‹‹Ama dağın yıkılıp çöktüğü,
Kayanın yerinden taşındığı,
1419Suyun taşı aşındırdığı,
Selin toprağı sürükleyip götürdüğü gibi,
İnsanın umudunu yok ediyorsun.
1420Onu hep yenersin, yok olup gider,
Çehresini değiştirir, uzağa gönderirsin.
1421Oğulları saygı görür, onun haberi olmaz,
Aşağılanırlar, anlamaz.
1422Ancak kendi canının acısını duyar,
Yalnız kendisi için yas tutar.››
151Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
152‹‹Bilge kişi boş sözlerle yanıtlar mı,
Karnını doğu rüzgarıyla doldurur mu?
153Boş sözlerle tartışır,
Yararsız söylevler verir mi?
154Tanrı korkusunu bile ortadan kaldırıyor,
Tanrının huzurunda düşünmeyi engelliyorsun.
155Çünkü suçun ağzını kışkırtıyor,
Hilekârların diliyle konuşuyorsun.
156Kendi ağzın seni suçluyor, ben değil,
Dudakların sana karşı tanıklık ediyor.
157‹‹İlk doğan insan sen misin?
Yoksa dağlardan önce mi var oldun?
158Tanrının sırrını mı dinledin de,
Yalnız kendini bilge görüyorsun?
159Senin bildiğin ne ki, biz bilmeyelim?
Senin anladığın ne ki, bizde olmasın?
1510Bizde ak saçlı da yaşlı da var,
Babandan bile yaşlı.
1511Az mı geliyor Tanrının avutması sana,
Söylediği yumuşak sözler?
1512Niçin yüreğin seni sürüklüyor,
Gözlerin parıldıyor,
1513Tanrıya öfkeni gösteriyorsun,
Ağzından böyle sözler dökülüyor?
1514‹‹İnsan gerçekten temiz olabilir mi?
Kadından doğan biri doğru olabilir mi?
1515Tanrı meleklerine güvenmiyorsa,
Gökler bile Onun gözünde temiz değilse,
1516Haksızlığı su gibi içen
İğrenç, bozuk insana mı güvenecek?
1517‹‹Dinle beni, sana açıklayayım,
Gördüğümü anlatayım,
1518Bilgelerin atalarından öğrenip bildirdiği,
Gizlemediği gerçekleri;
1519O atalar ki, ülke yalnız onlara verilmişti,
Aralarına henüz yabancı girmemişti.
1520Kötü insan yaşamı boyunca kıvranır,
Zorbaya ayrılan yıllar sayılıdır.
1521Dehşet sesleri kulağından eksilmez,
Esenlik içindeyken soyguncunun saldırısına uğrar.
1522Karanlıktan kurtulabileceğine inanmaz,
Kılıç onu gözler.
1523‹Nerede?› diyerek ekmek ardınca dolaşır,
Karanlık günün yanıbaşında olduğunu bilir.
1524Acı ve sıkıntı onu yıldırır,
Savaşa hazır bir kral gibi onu yener.
1525Çünkü Tanrıya el kaldırmış,
Her Şeye Gücü Yetene meydan okumuş,
1526Kalın, yumrulu kalkanıyla
Ona inatla saldırmıştı.
1527‹‹Yüzü semirdiği,
Göbeği yağ bağladığı halde,
1528Yıkılmış kentlerde,
Taş yığınına dönmüş oturulmaz evlerde oturacak,
1529Zengin olmayacak, serveti tükenecek,
Malları ülkeye yayılmayacaktır.
1530Karanlıktan kaçamayacak,
Filizlerini alev kurutacak,
Tanrının ağzından çıkan solukla yok olacaktır.
1531Boş şeye güvenerek kendini aldatmasın,
Çünkü ödülü boşluk olacaktır.
1532Gününden önce işi tamamlanacak,
Dalı yeşermeyecektir.
1533Asma gibi koruğunu dökecek,
Zeytin ağacı gibi çiçeğini dağıtacaktır.
1534Çünkü tanrısızlar sürüsü kısır olur,
Rüşvetçilerin çadırlarını ateş yakıp yok eder.
1535Fesada gebe kalıp kötülük doğururlar,
İçleri yalan doludur.››
161Eyüp şöyle yanıtladı:
162‹‹Buna benzer çok şey duydum,
Oysa siz avutmuyor, sıkıntı veriyorsunuz.
163Boş sözleriniz hiç sona ermeyecek mi?
Nedir derdiniz, boyuna karşılık veriyorsunuz?
164Yerimde siz olsaydınız,
Ben de sizin gibi konuşabilirdim;
Size karşı güzel sözler dizer,
Başımı sallayabilirdim.
165Ağzımdan çıkan sözlerle yüreklendirir,
Dudaklarımdan dökülen avutucu sözlerle yatıştırırdım sizi.
166‹‹Konuşsam bile acım dinmez,
Sussam ne değişir?
167Ey Tanrı, beni tükettin,
Bütün ev halkımı dağıttın.
168Beni sıkıp buruşturdun, bana karşı tanık oldu bu;
Zayıflığım kalkmış tanıklık ediyor bana karşı.
169Tanrı öfkeyle saldırıp parçalıyor beni,
Dişlerini gıcırdatıyor bana,
Düşmanım gözlerini üzerime dikiyor.
1610İnsanlar bana dudak büküyor,
Aşağılayarak tokat atıyor,
Birleşiyorlar bana karşı.
1611Tanrı haksızlara teslim ediyor beni,
Kötülerin kucağına atıyor.
1612Ben rahat yaşıyordum, ama Tanrı paraladı beni,
Boynumdan tutup yere çaldı.
Beni hedef yaptı kendine.
1613Okçuları beni kuşatıyor,
Acımadan böbreklerimi deşiyor,
Ödümü yerlere döküyor.
1614Bedenimde gedik üstüne gedik açıyor,
Dev gibi üzerime saldırıyor.
1615‹‹Giymek için çul diktim,
Gururumu ayak altına aldım.
1616Ağlamaktan yüzüm kızardı,
Gözlerimin altı morardı.
1617Yine de ellerim şiddetten uzak,
Duam içtendir.
1618‹‹Ey toprak, kanımı örtme,
Feryadım asla dinmesin.
1619Daha şimdiden tanığım göklerde,
Beni savunan yücelerdedir.
1620Dostlarım benimle eğleniyor,
Gözlerim Tanrıya yaş döküyor;
1621Tanrı kendisiyle insan arasında
İnsanoğluyla komşusu arasında hak arasın diye.
1622‹‹Çünkü birkaç yıl sonra,
Dönüşü olmayan yolculuğa çıkacağım.
171‹‹Yaşama gücüm tükendi, günlerim kısaldı,
Mezar gözlüyor beni.
172Çevremi alaycılar kuşatmış,
Gözümü onların aşağılamasıyla açıp kapıyorum.
173‹‹Ey Tanrı, kefilim ol kendine karşı,
Başka kim var bana güvence verecek?
174Çünkü onların aklını anlayışa kapadın,
Bu yüzden onları zafere kavuşturmayacaksın.
175Para için dostlarını satan adamın
Çocuklarının gözünün feri söner.
176‹‹Tanrı beni insanların diline düşürdü,
Yüzüme tükürmekteler.
177Kederden gözümün feri söndü,
Kollarım bacaklarım çırpı gibi.
178Dürüst insanlar buna şaşıyor,
Suçsuzlar tanrısızlara saldırıyor.
179Doğrular kendi yolunu tutuyor,
Elleri temiz olanlar gittikçe güçleniyor.
1710‹‹Ama siz, hepiniz gelin yine deneyin!
Aranızda bir bilge bulamayacağım.
1711Günlerim geçti, tasarılarım,
Dileklerim suya düştü.
1712Bu insanlar geceyi gündüze çeviriyorlar,
Karanlığa ‹Işık yakındır› diyorlar.
1713Ölüler diyarını evim diye gözlüyorsam,
Yatağımı karanlığa seriyorsam,
1714Çukura ‹Babam›,
Kurda ‹Annem, kızkardeşim› diyorsam,
1715Umudum nerede?
Kim benim için umut görebilir?
1716Umut benimle ölüler diyarına mı inecek?
Toprağa birlikte mi gireceğiz?››
181Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
182‹‹Ne zaman bitecek bu sözler?
Biraz anlayışlı olun da konuşalım.
183Niçin hayvan yerine konuyoruz,
Gözünüzde aptal sayılıyoruz?
184Sen kendini öfkenle paralıyorsun,
Senin uğruna dünyadan vaz mı geçilecek?
Kayalar yerini mi değiştirecek?
185‹‹Evet, kötünün ışığı sönecek,
Ateşinin alevi parlamayacak.
186Çadırındaki ışık karanlığa dönecek,
Yanındaki kandil sönecek.
187Adımlarının gücü zayıflayacak,
Kurduğu düzene kendi düşecek.
188Ayakları onu ağa götürecek,
Kendi ayağıyla tuzağa basacak.
189Topuğu kapana girecek,
Tuzak onu kapacak.
1810Toprağa gizlenmiş bir ilmek,
Yoluna koyulmuş bir kapan bekliyor onu.
1811Dehşet saracak onu her yandan,
Her adımında onu kovalayacak.
1812Gücünü kıtlık kemirecek,
Tökezleyince, felaket yanında bitiverecek.
1813Derisini hastalık yiyecek,
Kollarıyla bacaklarını ölüm yutacak.
1814Güvenli çadırından atılacak,
Dehşet kralının önüne sürüklenecek.
1815Çadırında ateş oturacak,
Yurdunun üzerine kükürt saçılacak.
1816Kökleri dipten kuruyacak,
Dalları üstten solacak.
1817Ülkede anısı yok olacak,
Adı dünyadan silinecek.
1818Işıktan karanlığa sürülecek,
Dünyadan kovulacak.
1819Ne çocuğu ne torunu kalacak halkı arasında,
Yaşadığı yerde kimsesi kalmayacak.
1820Batıdakiler onun yıkımına şaşacak,
Doğudakiler dehşet içinde bakacak.
1821Evet, kötülerin yaşamı işte böyle son bulur,
Tanrı'yı tanımayanların varacağı yer budur.››
191Eyüp şöyle yanıtladı:
192‹‹Ne zamana dek beni üzecek,
Sözlerinizle ezeceksiniz?
193On kez oldu beni aşağılıyor,
Hiç utanmadan saldırıyorsunuz.
194Yanlış yola sapmışsam,
Bu benim suçum.
195Kendinizi gerçekten benden üstün görüyor,
Utancımı bana karşı kullanıyorsanız,
196Bilin ki, Tanrı bana haksızlık yaptı,
Beni ağıyla kuşattı.
197‹‹İşte, ‹Zorbalık bu!› diye haykırıyorum, ama yanıt yok,
Yardım için bağırıyorum, ama adalet yok.
198Yoluma set çekti, geçemiyorum,
Yollarımı karanlığa boğdu.
199Üzerimden onurumu soydu,
Başımdaki tacı kaldırdı.
1910Her yandan yıktı beni, tükendim,
Umudumu bir ağaç gibi kökünden söktü.
1911Öfkesi bana karşı alev alev yanıyor,
Beni hasım sayıyor.
1912Orduları üstüme üstüme geliyor,
Bana karşı rampalar yapıyor,
Çadırımın çevresinde ordugah kuruyorlar.
1913‹‹Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı,
Tanıdıklarım bana büsbütün yabancılaştı.
1914Akrabalarım uğramaz oldu,
Yakın dostlarım beni unuttu.
1915Evimdeki konuklarla hizmetçiler
Beni yabancı sayıyor,
Garip oldum gözlerinde.
1916Kölemi çağırıyorum, yanıtlamıyor,
Dil döksem bile.
1917Soluğum karımı tiksindiriyor,
Kardeşlerim benden iğreniyor.
1918Çocuklar bile beni küçümsüyor,
Ayağa kalksam benimle eğleniyorlar.
1919Bütün yakın dostlarım benden iğreniyor,
Sevdiklerim yüz çeviriyor.
1920Bir deri bir kemiğe döndüm,
Ölümün eşiğine geldim.
1921‹‹Ey dostlarım, acıyın bana, siz acıyın,
Çünkü Tanrının eli vurdu bana.
1922Neden Tanrı gibi siz de beni kovalıyor,
Etime doymuyorsunuz?
1923‹‹Keşke şimdi sözlerim yazılsa,
Kitaba geçseydi,
1924Demir kalemle, kurşunla
Sonsuza dek kalsın diye kayaya kazılsaydı!
1925Oysa ben kurtarıcımın yaşadığını,
Sonunda yeryüzüne geleceğini biliyorum.
1926Derim yok olduktan sonra,
Yeni bedenimle Tanrıyı göreceğim.
1927Onu kendim göreceğim,
Kendi gözlerimle, başkası değil.
Yüreğim bayılıyor bağrımda!
1928Eğer, ‹Sıkıntının kökü onda olduğu için
Onu kovalım› diyorsanız,
1929Kılıçtan korkmalısınız,
Çünkü kılıç cezası öfkeli olur,
O zaman adaletin var olduğunu göreceksiniz.››
201Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
202‹‹Sıkıntılı düşüncelerim beni yanıt vermeye zorluyor,
Bu yüzden çok heyecanlıyım.
203Beni utandıran bir azar işitiyorum,
Anlayışım yanıt vermemi gerektiriyor.
204‹‹Bilmiyor musun eskiden beri,
İnsan dünyaya geldiğinden beri,
205Kötünün zafer çığlığı kısadır,
Tanrısızın sevinciyse bir anlıktır.
206Boyu göklere erişse,
Başı bulutlara değse bile,
207Sonsuza dek yok olacak, kendi pisliği gibi;
Onu görmüş olanlar, ‹Nerede o?› diyecekler.
208Düş gibi uçacak, bir daha bulunamayacak,
Gece görümü gibi yok olacak.
209Kendisini görmüş olan gözler bir daha onu görmeyecek,
Yaşadığı yerde artık görünmeyecektir.
2010Çocukları yoksulların lütfunu dileyecek,
Malını kendi eliyle geri verecektir.
2011Kemiklerini dolduran gençlik ateşi
Kendisiyle birlikte toprakta yatacak.
2012‹‹Kötülük ağzında tatlı gözükse,
Onu dilinin altına gizlese bile,
2013Tutsa, bırakmasa,
Damağının altına saklasa bile,
2014Yediği yiyecek midesinde ekşiyecek,
İçinde kobra zehirine dönüşecek.
2015Yuttuğu servetleri kusacak,
Tanrı onları midesinden çıkaracak.
2016Kobra zehiri emecek,
Engereğin zehir dişi onu öldürecek.
2017Akarsuların, bal ve ayran akan derelerin
Sefasını süremeyecek.
2018Zahmetle kazandığını
Yemeden geri verecek,
Elde ettiği kazancın tadını çıkaramayacak.
2019Çünkü yoksulları ezip yüzüstü bıraktı,
Kendi yapmadığı evi zorla aldı.
2020‹‹Hırsı yüzünden rahat nedir bilmedi,
Serveti onu kurtaramayacak.
2021Yediğinden artakalan olmadı,
Bu yüzden bolluğu uzun sürmeyecek.
2022Varlık içinde yokluk çekecek,
Sıkıntı tepesine binecek.
2023Karnını tıka basa doyurduğunda,
Tanrı kızgın öfkesini ondan çıkaracak,
Üzerine gazap yağdıracak.
2024Demir silahtan kaçacak olsa,
Tunç ok onu delip geçecek.
2025Çekilince ok sırtından,
Parıldayan ucu ödünden çıkacak,
Dehşet çökecek üzerine.
2026Koyu karanlık onun hazinelerini gözlüyor.
Körüklenmemiş ateş onu yiyip bitirecek,
Çadırında artakalanı tüketecek.
2027Suçunu gökler açığa çıkaracak,
Yeryüzü ona karşı ayaklanacak.
2028Varlığını seller,
Azgın sular götürecek Tanrının öfkelendiği gün.
2029Budur kötünün Tanrı'dan aldığı pay,
Budur Tanrı'nın ona verdiği miras.››
211Eyüp şöyle yanıtladı:
212‹‹Sözümü dikkatle dinleyin,
Bana verdiğiniz avuntu bu olsun.
213Bırakın ben de konuşayım,
Ben konuştuktan sonra alay edin.
214‹‹Yakınmam insana mı karşı?
Niçin sabırsızlanmayayım?
215Bana bakın da şaşın,
Elinizi ağzınıza koyun.
216Bunu düşündükçe içimi korku sarıyor,
Bedenimi titreme alıyor.
217Kötüler niçin yaşıyor,
Yaşlandıkça güçleri artıyor?
218Çocukları sapasağlam çevrelerinde,
Soyları gözlerinin önünde.
219Evleri güvenlik içinde, korkudan uzak,
Tanrının sopası onlara dokunmuyor.
2110Boğalarının çiftleşmesi hiç boşa çıkmaz,
İnekleri hep doğurur, hiç düşük yapmaz.
2111Çocuklarını sürü gibi salıverirler,
Yavruları oynaşır.
2112Tef ve lir eşliğinde şarkı söyler,
Ney sesiyle eğlenirler.
2113Ömürlerini bolluk içinde geçirir,
Esenlik içinde ölüler diyarına inerler.
2114Tanrıya, ‹Bizden uzak dur!› derler,
‹Yolunu öğrenmek istemiyoruz.
2115Her Şeye Gücü Yeten kim ki, Ona kulluk edelim?
Ne kazancımız olur Ona dua etsek?›
2116Ama zenginlikleri kendi ellerinde değil.
Kötülerin öğüdü benden uzak olsun.
2117‹‹Kaç kez kötülerin kandili söndü,
Başlarına felaket geldi,
Tanrı öfkelendiğinde paylarına düşen kederi verdi?
2118Kaç kez rüzgarın sürüklediği saman gibi,
Kasırganın uçurduğu saman çöpü gibi oldular?
2119‹Tanrı babaların cezasını çocuklarına çektirir› diyorsunuz,
Kendilerine çektirsin de bilsinler nasıl olduğunu.
2120Yıkımlarını kendi gözleriyle görsünler,
Her Şeye Gücü Yetenin gazabını içsinler.
2121Çünkü sayılı ayları sona erince
Geride bıraktıkları aileleri için niye kaygı çeksinler?
2122‹‹En yüksektekileri bile yargılayan Tanrıya
Kim akıl öğretebilir?
2123Biri gücünün doruğunda ölür,
Büsbütün rahat ve kaygısız.
2124Bedeni iyi beslenmiş,
İlikleri dolu.
2125Ötekiyse acı içinde ölür,
İyilik nedir hiç tatmamıştır.
2126Toprakta birlikte yatarlar,
Üzerlerini kurt kaplar.
2127‹‹Bakın, düşüncelerinizi,
Bana zarar vermek için kurduğunuz düzenleri biliyorum.
2128‹Büyük adamın evi nerede?› diyorsunuz,
‹Kötülerin çadırları nerede?›
2129Yolculara hiç sormadınız mı?
Anlattıklarına kulak asmadınız mı?
2130Felaket günü kötü insan esirgenir,
Gazap günü ona kurtuluş yolu gösterilir.
2131Kim davranışını onun yüzüne vurur?
Kim yaptığının karşılığını ona ödetir?
2132Mezarlığa taşınır,
Kabri başında nöbet tutulur.
2133Vadi toprağı tatlı gelir ona,
Herkes ardından gider,
Önüsıra gidenlerse sayısızdır.
2134‹‹Boş laflarla beni nasıl avutursunuz?
Yanıtlarınızdan çıkan tek sonuç yalandır.››
221Temanlı Elifaz şöyle yanıtladı:
222‹‹İnsan Tanrıya yararlı olabilir mi?
Bilge kişinin bile Ona yararı dokunabilir mi?
223Doğruluğun Her Şeye Gücü Yetene ne zevk verebilir,
Kusursuz yaşamın Ona ne kazanç sağlayabilir?
224Seni azarlaması, dava etmesi
Ondan korktuğun için mi?
225Kötülüğün büyük,
Günahların sonsuz değil mi?
226Çünkü kardeşlerinden nedensiz rehin alıyor,
Onları soyuyordun.
227Yorguna su içirmedin,
Açtan ekmeği esirgedin;
228Ülkeye bileğinle sahip oldun,
Saygın biri olarak orada yaşadın.
229Dul kadınları eli boş çevirdin,
Öksüzlerin kolunu kanadını kırdın.
2210Bu yüzden her yanın tuzaklarla çevrili,
Ansızın gelen korkuyla yılıyorsun,
2211Her şey kararıyor, göremez oluyorsun,
Seller altına alıyor seni.
2212‹‹Tanrı göklerin yükseklerinde değil mi?
Yıldızlara bak, ne kadar yüksekteler!
2213Sen ise, ‹Tanrı ne bilir?› diyorsun,
‹Zifiri karanlığın içinden yargılayabilir mi?
2214Koyu bulutlar Ona engeldir, göremez,
Gökkubbenin üzerinde dolaşır.›
2215Kötülerin yürüdüğü
Eski yolu mu tutacaksın?
2216Onlar ki, vakitleri gelmeden çekilip alındılar,
Temellerini sel bastı.
2217Tanrıya, ‹Bizden uzak dur!› dediler,
‹Her Şeye Gücü Yeten bize ne yapabilir?›
2218Ama onların evlerini iyilikle dolduran Oydu.
Bunun için kötülerin öğüdü benden uzak olsun.
2219‹‹Doğrular onların yıkımını görüp sevinir,
Suçsuzlar şöyle diyerek eğlenir:
2220‹Düşmanlarımız yok edildi,
Malları yanıp kül oldu.›
2221‹‹Tanrıyla dost ol, barış ki,
Bolluğa eresin.
2222Ağzından çıkan öğretiyi benimse,
Sözlerini yüreğinde tut.
2223Her Şeye Gücü Yetene dönersen, eski haline kavuşursun.
Kötülüğü çadırından uzak tutar,
2224Altınını yere,
Ofir altınını vadideki çakılların arasına atarsan,
2225Her Şeye Gücü Yeten senin altının,
Değerli gümüşün olur.
2226O zaman Her Şeye Gücü Yetenden zevk alır,
Yüzünü Tanrıya kaldırırsın.
2227Ona dua edersin, dinler seni,
Adaklarını yerine getirirsin.
2228Neye karar verirsen yapılır,
Yollarını ışık aydınlatır.
2229İnsanlar seni alçaltınca, güvenini yitirme,
Çünkü Tanrı alçakgönüllüleri kurtarır.
2230O suçsuz olmayanı bile kurtarır,
Senin ellerinin temizliği sayesinde kurtulur suçlu.››
231Eyüp şöyle yanıtladı:
232‹‹Bugün de acı acı yakınacağım,
İniltime karşın Tanrının üzerimdeki eli ağırdır.
233Keşke Onu nerede bulacağımı bilseydim,
Tahtına varabilseydim!
234Davamı önünde dile getirir,
Kanıtlarımı art arda sıralardım.
235Bana vereceği yanıtı öğrenir,
Ne diyeceğini anlardım.
236Eşsiz gücüyle bana karşı mı çıkardı?
Hayır, yalnızca dinlerdi beni.
237Haklı kişi davasını oraya, Onun önüne getirebilirdi,
Ben de yargılanmaktan sonsuza dek kurtulurdum.
238‹‹Doğuya gitsem orada değil,
Batıya gitsem Onu bulamıyorum.
239Kuzeyde iş görse Onu seçemiyorum,
Güneye dönse Onu göremiyorum.
2310Ama O tuttuğum yolu biliyor,
Beni sınadığında altın gibi çıkacağım.
2311Adımlarını yakından izledim,
Sapmadan yolunu tuttum.
2312Ağzından çıkan buyruklardan ayrılmadım,
Günlük ekmeğimden çok ağzından çıkan sözlere değer verdim.
2313‹‹O tek başınadır, kim Onu caydırabilir?
Canı ne isterse onu yapar.
2314Benimle ilgili kararını yerine getirir,
Daha nice tasarısı vardır.
2315Bu yüzden dehşete düşerim huzurunda,
Düşündükçe korkarım Ondan.
2316Tanrı cesaretimi kırdı,
Her Şeye Gücü Yeten beni yıldırdı.
2317Karanlık beni susturamadı,
Yüzümü örten koyu karanlık.
241‹‹Niçin Her Şeye Gücü Yeten yargı için vakit saptamıyor?
Neden Onu tanıyanlar bu günleri görmesin?
242İnsanlar sınır taşlarını kaldırıyor,
Çaldıkları sürüleri otlatıyorlar.
243Öksüzlerin eşeğini kovuyor,
Dul kadının öküzünü rehin alıyorlar.
244Yoksulları yoldan saptırıyor,
Ülkenin düşkünlerini gizlenmeye zorluyorlar.
245Bakın, yoksullar çöldeki yaban eşekleri gibi
Yiyecek bulmak için erkenden işe çıkıyorlar,
Çocuklarına yiyeceği kırlar sağlıyor.
246Yemlerini tarlalardan topluyor,
Kötülerin bağındaki artıkları eşeliyorlar.
247Geceyi giysisiz, çıplak geçiriyorlar,
Örtünecek şeyleri yok soğukta.
248Dağlara yağan sağanaktan ıslanıyor,
Sığınakları olmadığı için kayalara sarılıyorlar.
249Öksüz memeden uzaklaştırılıyor,
Düşkünün bebeği rehin alınıyor.
2410Giysisiz, çıplak dolaşıyor,
Aç karnına demet taşıyorlar.
2411Teraslar arasında zeytin eziyor,
Susuzluktan kavrulurken
Şarap için üzüm sıkıyorlar.
2412Kentlerden insan iniltileri yükseliyor,
Yaralı canlar feryat ediyor,
Ama Tanrı haksızlığı önemsemiyor.
2413‹‹Bunlar ışığa başkaldıranlardır;
Onun yolunu tanımaz,
İzinde yürümezler.
2414Gün kararınca katil kalkar,
Düşkünü, yoksulu öldürür,
Hırsız gibi sıvışır geceleyin.
2415Zina edenin gözü alaca karanlıktadır,
‹Beni kimse görmez› diye düşünür,
Yüzünü örtüyle gizler.
2416Hırsızlar karanlıkta evleri deler,
Gündüz gizlenir, ışık nedir bilmezler.
2417Çünkü zifiri karanlık, sabahıdır onların,
Karanlığın dehşetiyle dostturlar.
2418‹‹Diyorsunuz ki, ‹Suyun üstündeki köpüktür onlar,
Lanetlidir ülkedeki payları,
Kimse bağlara gitmez.
2419Kuraklık ve sıcağın eriyen karı alıp götürdüğü gibi
Ölüler diyarı da günahlıları alıp götürür.
2420Rahim onları unutacak,
Kurtlara yem olacak,
Bir daha anılmayacaklar.
Haksızlık bir ağaç gibi kırılacak.
2421Onlar çocuğu olmayan kısır kadınları yolar,
Dul kadına iyilik etmezler.
2422Tanrı, gücüyle zorbaları yok eder,
Harekete geçince zorbaların yaşama umudu kalmaz.
2423Tanrı onlara güven verir, Ona güvenirler,
Ama gözü yürüdükleri yoldadır.
2424Kısa süre yükselir, sonra yok olurlar,
Düşerler, tıpkı ötekiler gibi alınıp götürülür,
Başak başı gibi kesilirler.›
2425‹‹Böyle değilse, kim beni yalancı çıkarabilir,
Söylediklerimin boş olduğunu gösterebilir?››
251Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
252‹‹Egemenlik ve heybet Tanrıya özgüdür,
Yüce göklerde düzen kuran Odur.
253Orduları sayılabilir mi?
Işığı kimin üzerine doğmaz?
254İnsan Tanrının önünde nasıl doğru olabilir?
Kadından doğan biri nasıl temiz olabilir?
255Onun gözünde ay parlak,
Yıldızlar temiz değilse,
256Nerede kaldı bir kurtçuk olan insan,
Bir böcek olan insanoğlu!››
261Eyüp şöyle yanıtladı:
262‹‹Çaresize nasıl yardım ettin!
Güçsüz pazıyı nasıl kurtardın!
263Bilge olmayana ne öğütler verdin!
Sağlam bilgiyi pek güzel öğrettin!
264Bu sözleri kime söyledin?
Senin ağzından konuşan ruh kimin?
265‹‹Suların ve sularda yaşayanların altında
Ölüler titriyor.
266Tanrının önünde ölüler diyarı çıplaktır,
Yıkım diyarı örtüsüz.
267O boşluğun üzerine kuzey göklerini yayar,
Hiçliğin üzerine dünyayı asar.
268Bulutların içine suları sarar,
Bulutlar yırtılmaz onların ağırlığı altında.
269Dolunayın yüzünü örter,
Üstüne bulutlarını serper.
2610Suların yüzeyine sınır çizer
Işıkla karanlığın ayrıldığı yerde.
2611Göklerin direkleri sarsılır,
Şaşkına dönerler O azarlayınca.
2612Gücüyle denizi çalkalar,
Ustaca Rahavı vurur. güçlerini simgeleyen bir deniz canavarı.
2613Gökler Onun soluğuyla açılır,
Onun eli parçalar kaçan yılanı.
2614Bunlar yaptıklarının küçücük parçaları,
O'ndan duyduğumuz hafif bir fısıltıdır.
Gürleyen gücünü kim anlayabilir?››fı sözleridir.
271Eyüp anlatmaya devam etti:
272‹‹Hakkımı elimden alan Tanrının varlığı hakkı için,
Bana acı çektiren Her Şeye Gücü Yetenin hakkı için,
273İçimde yaşam belirtisi olduğu sürece,
Tanrının soluğu burnumda olduğu sürece,
274Ağzımdan kötü söz çıkmayacak,
Dilimden yalan dökülmeyecek.
275Size asla hak vermeyecek,
Son soluğumu verene dek suçsuz olduğumu söyleyeceğim.
276Doğruluğuma sarılacak, onu bırakmayacağım,
Yaşadığım sürece vicdanım beni suçlamayacak.
277‹‹Düşmanlarım kötüler gibi,
Bana saldıranlar haksızlar gibi cezalandırılsın.
278Tanrısız insanın umudu nedir
Tanrı onu yok ettiğinde, canını aldığında?
279Başına sıkıntı geldiğinde,
Tanrı feryadını duyar mı?
2710Her Şeye Gücü Yetenden zevk alır mı?
Her zaman Tanrıya yakarır mı?
2711‹‹Tanrının gücünü size öğreteceğim,
Her Şeye Gücü Yetenin tasarısını gizlemeyeceğim.
2712Aslında siz, hepiniz gördünüz bunu,
Öyleyse ne diye boş boş konuşuyorsunuz?
2713‹‹Kötünün Tanrıdan alacağı pay,
Zorbanın Her Şeye Gücü Yetenden alacağı miras şudur:
2714Çocukları ne kadar çok olursa olsun, kılıçla öldürülecek,
Soyu yeterince ekmek bulamayacaktır.
2715Sağ kalanlar hastalıktan ölüp gömülecek,
Dul karıları ağlamayacaktır.
2716Kötü insan kum gibi gümüş yığsa,
Yığınla giysi biriktirse,
2717Onun biriktirdiğini doğru insan giyecek,
Gümüşü suçsuz paylaşacak.
2718Evini güve kozası gibi inşa eder,
Bekçinin kurduğu çardak gibi.
2719Zengin olarak yatar, ama bu öyle sürmez,
Gözlerini açtığında hepsi yok olup gitmiştir.
2720Dehşet onu sel gibi basar,
Kasırga gece kapar götürür.
2721Doğu rüzgarı onu uçurup götürür,
Yerinden silip süpürür.
2722Acımasızca üzerine eser,
Elinden kaçmaya çalışırken.
2723Onunla alay ederek el çırpar,
Yerinden ıslık çalar.›› sözleridir.
281Gümüş maden ocağından elde edilir,
Altını arıtmak için de bir yer vardır.
282Demir topraktan çıkarılır,
Bakırsa taştan.
283İnsan karanlığa son verir,
Koyu karanlığın, ölüm gölgesinin taşlarını
Son sınırına kadar araştırır.
284Maden kuyusunu insanların oturduğu yerden uzakta açar,
İnsan ayağının unuttuğu yerlerde,
Herkesten uzak iplere sarılıp sallanır.
285Ekmek topraktan çıkar,
Toprağın altı ise yanmış, altüst olmuştur.
286Kayalarından laciverttaşı çıkar,
Yüzeyi altın tozunu andırır.
287Yırtıcı kuş yolu bilmez,
Doğanın gözü onu görmemiştir.
288Güçlü hayvanlar oraya ayak basmamış,
Aslan oradan geçmemiştir.
289Madenci elini çakmak taşına uzatır,
Dağları kökünden altüst eder.
2810Kayaların içinden tüneller açar,
Gözleri değerli ne varsa görür.
2811Irmakların kaynağını tıkar,
Gizli olanı ışığa çıkarır.
2812Ama bilgelik nerede bulunur?
Aklın yeri neresi?
2813İnsan onun değerini bilmez,
Yaşayanlar diyarında ona rastlanmaz.
2814Engin, ‹‹Bende değil›› der,
Deniz, ‹‹Yanımda değil.››
2815Onun bedeli saf altınla ödenmez,
Değeri gümüşle ölçülmez.
2816Ona Ofir altınıyla, değerli oniksle,
Laciverttaşıyla değer biçilmez.
2817Ne altın ne cam onunla karşılaştırılabilir,
Saf altın kaplara değişilmez.
2818Yanında mercanla billurun sözü edilmez,
Bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
2819Kûş topazı onunla denk sayılmaz,
Saf altınla ona değer biçilmez.
2820Öyleyse bilgelik nereden geliyor?
Aklın yeri neresi?
2821O bütün canlıların gözünden uzaktır,
Gökte uçan kuşlardan bile saklıdır.
2822Yıkımla Ölüm:
‹‹Kulaklarımız ancak fısıltısını duydu›› der.
2823Onun yolunu Tanrı anlar,
Yerini bilen Odur.
2824Çünkü O yeryüzünün uçlarına kadar bakar,
Göklerin altındaki her şeyi görür.
2825Rüzgara güç verdiği,
Suları ölçtüğü,
2826Yağmura kural koyduğu,
Yıldırıma yol açtığı zaman,
2827Bilgeliği görüp değerini biçti,
Onu onaylayıp araştırdı.
2828İnsana, ‹‹İşte Rab korkusu, bilgelik budur›› dedi,
‹‹Kötülükten kaçınmak akıllılıktır.››
291Eyüp yine anlatmaya başladı:
292‹‹Keşke geçen aylar geri gelseydi,
Tanrının beni kolladığı,
293Kandilinin başımın üstünde parladığı,
Işığıyla karanlıkta yürüdüğüm günler,
294Keşke olgunluk günlerim geri gelseydi,
Tanrının çadırımı dostça koruduğu,
295Her Şeye Gücü Yetenin henüz benimle olduğu,
Çocuklarımın çevremde bulunduğu,
296Yollarımın sütle yıkandığı,
Yanımdaki kayanın zeytinyağı akıttığı günler!
297‹‹Kent kapısına gidip
Kürsümü meydana koyduğumda,
298Gençler beni görüp gizlenir,
Yaşlılar kalkıp ayakta dururlardı;
299Önderler konuşmaktan çekinir,
Elleriyle ağızlarını kaparlardı;
2910Soyluların sesi kesilir,
Dilleri damaklarına yapışırdı.
2911Beni duyan kutlar,
Beni gören överdi;
2912Çünkü yardım isteyen yoksulu,
Desteği olmayan öksüzü kurtarırdım.
2913Ölmekte olanın hayır duasını alır,
Dul kadının yüreğini sevinçten coştururdum.
2914Doğruluğu giysi gibi giyindim,
Adalet kaftanım ve sarığımdı sanki.
2915Körlere göz,
Topallara ayaktım.
2916Yoksullara babalık eder,
Garibin davasını üstlenirdim.
2917Haksızın çenesini kırar,
Avını dişlerinin arasından kapardım.
2918‹‹ ‹Son soluğumu yuvamda vereceğim› diye düşünüyordum,
‹Günlerim kum taneleri kadar çok.
2919Köküm sulara erişecek,
Çiy geceyi dallarımda geçirecek.
2920Aldığım övgüler tazelenecek,
Elimdeki yay yenilenecek.›
2921‹‹İnsanlar beni saygıyla dinler,
Öğüdümü sessizce beklerlerdi.
2922Ben konuştuktan sonra onlar konuşmazdı,
Sözlerim üzerlerine damlardı.
2923Yağmuru beklercesine beni bekler,
Son yağmurları içercesine sözlerimi içerlerdi.
2924Kendilerine gülümsediğimde gözlerine inanmazlardı,
Güler yüzlülüğüm onlara cesaret verirdi.
2925Onların yolunu ben seçer, başlarında dururdum,
Askerlerinin ortasında kral gibi otururdum,
Yaslıları avutan biri gibiydim.
301‹‹Ama şimdi, yaşı benden küçük olanlar
Benimle alay etmekte,
Oysa babalarını sürümün köpeklerinin
Yanına koymaya tenezzül etmezdim.
302Çünkü güçleri tükenmişti,
Bileklerinin gücü ne işime yarardı?
303Yoksulluktan, açlıktan bitkindiler,
Akşam çölde, ıssız çorak yerlerde kök kemiriyorlardı.
304Çalılıklarda karapazı topluyor,
Retem kökü yiyorlardı.
305Toplumdan kovuluyorlardı,
İnsanlar hırsızmışlar gibi onlara bağırıyordu.
306Korkunç vadilerde, yerdeki deliklerde,
Kaya kovuklarında yaşıyorlardı.
307Çalıların arasında anırır,
Çalı altında birbirine sokulurlardı.
308Aptalların, adı sanı belirsiz insanların çocuklarıydılar,
Ülkeden kovulmuşlardı.
309‹‹Şimdiyse destan oldum dillerine,
Ağızlarına doladılar beni.
3010Benden tiksiniyor, uzak duruyorlar,
Yüzüme tükürmekten çekinmiyorlar.
3011Tanrı ipimi çözüp beni alçalttığı için
Dizginsiz davranmaya başladılar bana.
3012Sağımdaki ayak takımı üzerime yürüyor,
Ayaklarımı kaydırıyor,
Bana karşı rampalar kuruyorlar.
3013Yolumu kesiyor,
Kimseden yardım görmeden
Beni yok etmeye çalışıyorlar.
3014Koca bir gedikten girer gibi ilerliyor,
Yıkıntılar arasından üzerime yuvarlanıyorlar.
3015Dehşet çöktü üzerime,
Onurum rüzgara kapılmış gibi uçtu,
Mutluluğum bulut gibi geçip gitti.
3016‹‹Şimdi tükeniyorum,
Acı günler beni ele geçirdi.
3017Geceleri kemiklerim sızlıyor,
Beni kemiren acılar hiç durmuyor.
3018Tanrının şiddeti
Üzerimdeki giysiye dönüştü,
Gömleğimin yakası gibi beni sıkıyor.
3019Beni çamura fırlattı,
Toza, küle döndüm.
3020‹‹Sana yakarıyorum, ama yanıt vermiyorsun,
Ayağa kalktığımda gözünü bana dikiyorsun.
3021Bana acımasız davranıyor,
Bileğinin gücüyle beni eziyorsun.
3022Beni kaldırıp rüzgara bindiriyorsun,
Fırtınanın içinde darma duman ediyorsun.
3023Biliyorum, beni ölüme,
Bütün canlıların toplanacağı yere götüreceksin.
3024‹‹Kuşkusuz düşenin dostu olmaz,
Felakete uğrayıp yardım istediğinde.
3025Sıkıntıya düşenler için ağlamaz mıydım?
Yoksullar için üzülmez miydim?
3026Ama ben iyilik beklerken kötülük geldi,
Işık umarken karanlık geldi.
3027İçim kaynıyor, rahatım yok,
Önümde acı günler var.
3028Yaslı yaslı dolaşıyorum, güneş yok,
Topluluk içinde kalkıp feryat ediyorum.
3029Çakallarla kardeş,
Baykuşlarla arkadaş oldum.
3030Derim karardı, soyuluyor,
Kemiklerim ateşten yanıyor.
3031Lirimin sesi yas feryadına,
Neyimin sesi ağlayanların sesine döndü.
311‹‹Gözlerimle antlaşma yaptım
Şehvetle bir kıza bakmamak için.
312Çünkü insanın yukarıdan, Tanrıdan payı nedir,
Yücelerden, Her Şeye Gücü Yetenden mirası ne?
313Kötüler için felaket,
Haksızlık yapanlar için bela değil mi?
314Yürüdüğüm yolları görmüyor mu,
Attığım her adımı saymıyor mu?
315‹‹Eğer yalan yolunda yürüdümse,
Ayağım hileye seğirttiyse,
316-Tanrı beni doğru teraziyle tartsın,
Kusursuz olduğumu görsün-
317Adımım yoldan saptıysa,
Yüreğim gözümü izlediyse,
Ellerim pisliğe bulaştıysa,
318Ektiğimi başkaları yesin,
Ekinlerim kökünden sökülsün.
319‹‹Eğer gönlümü bir kadına kaptırdıysam,
Komşumun kapısında pusuya yattıysam,
3110Karım başkasının buğdayını öğütsün,
Onunla başka erkekler yatsın.
3111Çünkü bu utanç verici,
Yargılanması gereken bir suç olurdu.
3112Yıkım diyarına dek yakan bir ateştir o,
Bütün ürünümü kökünden kavururdu.
3113‹‹Benimle ters düştüklerinde
Kölemin ve hizmetçimin hakkını yemişsem,
3114Tanrı yargıladığında ne yaparım?
Hesap sorduğunda ne yanıt veririm?
3115Beni ana karnında yaratan onu da yaratmadı mı?
Rahimde bize biçim veren O değil mi?
3116‹‹Eğer yoksulların dileğini geri çevirdimse,
Dul kadının umudunu kırdımsa,
3117Ekmeğimi yalnız yedim,
Öksüzle paylaşmadımsa,
3118Gençliğimden beri öksüzü baba gibi büyütmedimse,
Doğduğumdan beri dul kadına yol göstermedimse,
3119Giysisi olmadığı için can çekişen birini
Ya da örtüsü olmayan bir yoksulu gördüm de,
3120Koyunlarımın yünüyle ısıtmadıysam,
O da içinden beni kutsamadıysa,
3121Mahkemede sözümün geçtiğini bilerek
Öksüze el kaldırdımsa,
3122Kolum omuzumdan düşsün,
Kol kemiğim kırılsın.
3123Çünkü Tanrıdan gelecek beladan korkarım,
Onun görkeminden ötürü böyle bir şey yapamam.
3124‹‹Eğer umudumu altına bağladımsa,
Saf altına, ‹Güvencim sensin› dedimse,
3125Servetim çok,
Varlığımı bileğimle kazandım diye sevindimse,
3126Işıldayan güneşe,
Parıldayarak hareket eden aya bakıp da,
3127İçimden ayartıldımsa,
Elim onlara taptığımı gösteren bir öpücük yolladıysa,
3128Bu da yargılanacak bir suç olurdu,
Çünkü yücelerdeki Tanrıyı yadsımış olurdum.
3129‹‹Eğer düşmanımın yıkımına sevindim,
Başına kötülük geldi diye keyiflendimse,
3130-Kimsenin canına lanet ederek
Ağzımın günah işlemesine izin vermedim-
3131Evimdeki insanlar, ‹Eyüpün verdiği etle
Karnını doyurmayan var mı?› diye sormadıysa,
3132-Hiçbir yabancı geceyi sokakta geçirmezdi,
Çünkü kapım her zaman yolculara açıktı-
3133Kalabalıktan çok korktuğum,
Boyların aşağılamasından yıldığım,
Susup dışarı çıkmadığım için
Suçumu bağrımda gizleyip
Adem gibi isyanımı örttümse,
3135-‹‹Keşke beni dinleyen biri olsa!
İşte savunmamı imzalıyorum,
Her Şeye Gücü Yeten bana yanıt versin!
Hasmımın yazdığı tomar elimde olsa,
3136Kuşkusuz onu omuzumda taşır,
Taç gibi başıma koyardım.
3137Attığım her adımı ona bildirir,
Kendisine bir önder gibi yaklaşırdım.-
3138‹‹Toprağım bana feryat ediyorsa,
Sabanın açtığı yarıklar bir ağızdan ağlıyorsa,
3139Ürününü para ödemeden yedimse
Ya da üzerinde oturanların kalbini kırdımsa,
3140Orada buğday yerine diken,
Arpa yerine delice bitsin.›› Eyüp'ün konuşması sona erdi.
321Böylece bu üç kişi Eyüpe yanıt vermekten vaz geçti, çünkü Eyüp kendi doğruluğundan emindi.
322Ram ailesinden Bûzlu Barakel oğlu Elihu Eyüpe çok öfkelendi. Çünkü Eyüp kendini Tanrıdan haklı görüyordu.
323Elihu Eyüpün üç arkadaşına da öfkelendi, çünkü Eyüpü suçlamalarına karşın sağlam bir yanıt bulamamışlardı.
324Elihu Eyüple konuşmak için sırasını beklemişti, çünkü ötekiler yaşça kendisinden büyüktü.
325Bu üç kişinin başka bir şey söyleyemeyeceğini görünce öfkesi alevlendi. ‹‹Tanrıyı››.
326Bûzlu Barakel oğlu Elihu şöyle konuştu: ‹‹Ben yaşça küçüğüm, sizse yaşlısınız.
Bu yüzden çekindim, bildiğimi söylemekten korktum.
327‹Çok gün görenler konuşsun› dedim,
‹Çok yıl yaşayanlar bilgeliği öğretsin.›
328Oysa insana ruh,
Her Şeye Gücü Yetenin soluğu akıl verir.
329Akıl yaşta değil baştadır.
Adaleti anlamak yaşa bakmaz.
3210‹‹Bu yüzden, ‹Beni dinleyin› diyorum,
Ben de bildiğimi söyleyeyim.
3211Siz konuşurken ben bekledim,
Siz ne diyeceğinizi araştırırken
Düşüncelerinizi dinledim.
3212Bütün dikkatimi size çevirdim.
Ama hiçbiriniz Eyüpün haksızlığını kanıtlayamadı,
Onun söylediklerine karşılık veremedi.
3213‹Biz bilgeliğe eriştik,
Bırakın Tanrı onu haksız çıkarsın, insan değil› demeyin.
3214Ama Eyüpün sözlerinin hedefi ben değildim,
Bu yüzden onu sizin sözlerinizle yanıtlamayacağım.
3215‹‹Onlar yıldı, yanıt veremiyorlar artık,
Söyleyecek şeyleri kalmadı.
3216Onlar konuşmuyor diye ben beklemeli miyim,
Duruyor, yanıt vermiyorlar diye?
3217Benim de söyleyecek sözüm var,
Ben de bildiğimi söyleyeceğim.
3218Çünkü içim dolu,
İçimdeki ruh beni zorluyor.
3219İçim açılmamış şarap gibi,
Yeni şarap tulumları gibi patlamak üzere.
3220Konuşup rahatlamalıyım,
Ağzımı açıp yanıtlamalıyım.
3221Kimseye ayrıcalık göstermeyecek,
Kimseye yaltaklanmayacağım.
3222Çünkü yaltaklanmayı bilsem,
Yaratıcım beni hemen yok ederdi.
331‹‹Ama şimdi lütfen sözümü dinle, Eyüp,
Söyleyeceğim her şeye kulak ver.
332Ağzımı açtım açacağım,
Söyleyeceklerim dilimin ucunda.
333Sözlerim temiz bir yürekten çıkıyor,
Dudaklarım bildiklerini içtenlikle söylüyor.
334Beni Tanrının Ruhu yarattı,
Her Şeye Gücü Yetenin soluğu yaşam veriyor bana.
335Elinden gelirse beni yanıtla,
Kendini hazırla, karşımda dur.
336Tanrının önünde ben de tıpkı senin gibiyim,
Ben de balçıktan yaratıldım.
337Onun için dehşetim seni yıldırmasın,
Baskım sana ağır gelmesin.
338‹‹Sesin hâlâ kulaklarımda,
Şöyle demiştin:
339‹Ben kusursuz ve günahsızım,
Temiz ve suçsuzum.
3310Yine de Tanrı bana karşı bahane arıyor,
Beni düşman görüyor.
3311Ayaklarımı tomruğa vuruyor,
Yollarımı gözetliyor.›
3312‹‹Ama sana şunu söyleyeyim,
Bu konuda haksızsın.
Çünkü Tanrı insandan büyüktür.
3313İnsanın hiçbir sözünü yanıtlamıyor diye
Niçin Onunla çekişiyorsun?
3314Çünkü insan anlamasa da,
Tanrı şu ya da bu yolla konuşur.
3315Rüyada, geceleyin görümde,
İnsanları ağır uyku basınca,
Yatakta yatarlarken,
3316Kulaklarına konuşur,
Uyarısıyla onları korkutur;
3317Onları yaptıkları kötülükten döndürmek,
Gururdan uzak tutmak,
3318Canlarını çukurdan,
Hayatlarını ölümden kurtarmak için.
3319İnsan yatağında acılarla,
Kemiklerinde dinmez sızılarla yola getirilir.
3320Öyle ki, içi yemek kaldırmaz,
En lezzetli yiyecekten tiksinir.
3321Eti erir, görünmez olur,
Gözükmeyen kemikleri ortaya çıkar.
3322Canı çukura,
Hayatı ölüm meleklerine yaklaşır.
3323‹‹Yine de insana doğruyu bildirmek için
Yanında bir melek, bin melekten biri
Arabulucu olarak bulunursa,
3324Ona lütfeder de,
‹Onu ölüm çukuruna inmekten kurtar,
Ben fidyeyi buldum› derse,
3325Eti çocuk eti gibi yenilenir,
Gençlik günlerine döner.
3326Dua ettiğinde Tanrı ondan hoşnut kalır,
O da Tanrının yüzünü görüp sevinir.
Tanrı onun durumunu düzeltir.
3327Sonra insanların önünde türkü çağırır:
‹Günah işleyip doğru yoldan saptım,
Ama Tanrı hak ettiğim cezayı vermedi bana,
3328Canımı çukura inmekten O kurtardı,
Işığı görmek için yaşayacağım.›
3329‹‹İşte, insanın canını çukurdan çıkarmak,
Onu yaşam ışığıyla aydınlatmak için
Tanrı bütün bunları iki kez,
Hatta üç kez yapar.
3331‹‹İyi dinle, Eyüp, kulak ver,
Sen sus, ben konuşacağım.
3332Söyleyeceğin bir şey varsa söyle,
Çünkü seni haklı çıkarmak isterim.
3333Yoksa, beni dinle,
Sus da sana bilgelik öğreteyim.››
341Elihu konuşmasına şöyle devam etti:
342‹‹Ey bilgeler, sözlerimi dinleyin,
Kulak verin bana, ey bilgi sahipleri.
343Çünkü damak nasıl yemeği tadarsa,
Kulak da sözleri sınar.
344Gelin, doğruyu seçelim,
İyiyi birlikte öğrenelim.
345‹‹Çünkü Eyüp, ‹Ben suçsuzum› diyor,
‹Tanrı hakkımı elimden aldı.
346Haklı olduğum halde yalancı sayılıyorum,
Suçsuz olduğum halde okunla yaraladın beni.›
347Eyüp gibisi var mı?
Alayı su gibi içiyor!
348Kötülük yapanlarla dostluk edip geziyor,
Kötülerle aynı yolda yürüyor.
349Çünkü, ‹Tanrıyı hoşnut etmeye çalışmak
İnsana yarar getirmez› diyor.
3410‹‹Bu yüzden, ey sağduyulu insanlar, beni dinleyin!
Tanrı kötülük yapar mı,
Her Şeye Gücü Yeten haksızlık eder mi? Asla!
3411Çünkü O herkese yaptığının karşılığını öder,
Hak ettiğini başına getirir.
3412Tanrı kesinlikle kötülük etmez,
Her Şeye Gücü Yeten adaleti saptırmaz.
3413Kim yeryüzünü Ona emanet etti?
Kim Onu bütün dünyanın başına atadı?
3414Eğer niyet eder de
Ruhunu ve soluğunu geri çekerse,
3415Bütün insanlık bir anda yok olur,
İnsan yine toprağa döner.
3416‹‹Aklın varsa dinle,
Kulak ver sözlerime.
3417Adaletten nefret eden hiç hüküm sürebilir mi?
Adil ve güçlü olanı suçlayacak mısın?
3418Krallara, ‹Değersizsiniz›,
Soylulara, ‹Kötüsünüz› diyen,
3419Önderlere ayrıcalık tanımayan,
Zengini yoksuldan çok önemsemeyen O değil mi?
Çünkü hepsi Onun ellerinin işidir.
3420Gece yarısı bir anda ölürler,
Herkes sarsılır, ölüp gider,
Güçlüler de insan eli değmeden alınıp götürülür.
3421‹‹Tanrının gözleri insanların yolundan ayrılmaz,
Attıkları her adımı görür.
3422Kötülük yapanların gizlenebileceği
Ne karanlık bir yer vardır, ne de ölüm gölgesi.
3423Yargılanmak için önüne gelsinler diye,
Tanrı insanları sorgulamaya pek gerek duymaz.
3424Araştırmadan güçlü insanları kırar,
Onların yerine başkalarını diker.
3425Çünkü ne yaptıklarını bilir,
Gece onları deviriverir, ezilirler.
3426Herkesin gözü önünde
Kötülükleri yüzünden onları cezalandırır;
3427Artık Onun ardından gitmedikleri,
Yollarının hiçbirini dikkate almadıkları için.
3428Yoksulun feryadını Ona duyurdular;
Düşkünlerin feryadını işitti.
3429Ama Tanrı sessiz kalırsa kim Onu suçlayabilir?
Yüzünü gizlerse kim Onu görebilir?
Bir ulusa karşı da bir insana karşı da O hep aynıdır,
3430Tanrısız insan krallık etmesin,
Halka tuzak kurmasın diye.
3431‹‹Kimse Tanrıya,
‹Suçluyum, artık kötülük yapmayacağım› dedi mi,
3432‹Göremediğimi sen bana öğret,
Haksızlık ettimse, bir daha etmem?›
3433Onu reddettiğin halde,
Senin keyfince mi seni ödüllendirmeli?
Çünkü karar verecek olan sensin, ben değil,
Öyleyse anlat bana bildiğini.
3434‹‹Sağduyulu insanlar,
Beni dinleyen bilgeler diyecekler ki,
3435‹Eyüp bilgisizce konuşuyor,
Sözlerinin değeri yok.›
3436Kötü biri gibi yanıtladığı için
Keşke Eyüpün sınanması sonsuza dek sürse!
3437Çünkü günahına isyan da ekliyor,
Önümüzde alay edercesine el çırpıyor,
Tanrı'ya karşı konuştukça konuşuyor.››
351Elihu konuşmasına şöyle devam etti:
352‹‹ ‹Tanrının önünde haklıyım› diyorsun.
Doğru buluyor musun bunu?
353Ama hâlâ, ‹Günah işlemezsem
Yararım ne, kazancım ne?› diye soruyorsun.
354‹‹Ben yanıtlayayım seni
Ve arkadaşlarını.
355Göklere bak da gör,
Üzerinde yükselen bulutlara göz gezdir.
356Günah işlersen, Tanrıya ne zararı olur?
İsyanların çoksa ne olur Ona?
357Doğruysan, Ona verdiğin nedir,
Ya da ne alır O senin elinden?
358Kötülüğün ancak senin gibi birine zarar verir,
Doğruluğun ise yalnız insanoğlu içindir.
359‹‹İnsanlar ağır baskı altında feryat ediyor,
Güçlülere karşı yardım istiyor.
3510Ama kimse, ‹Nerede Yaratıcım Tanrı?› demiyor;
O Tanrı ki, gece bize ezgiler verir,
3511Yeryüzündeki hayvanlardan çok bize öğretir
Ve bizi gökteki kuşlardan daha bilge kılar.
3512Kötülerin gururu yüzünden insanlar feryat ediyor,
Ama yanıtlayan yok.
3513Gerçek şu ki, Tanrı boş feryadı dinlemez,
Her Şeye Gücü Yeten bunu önemsemez.
3514Onu görmediğini söylediğin zaman bile
Davan Onun önündedir, bekle;
3515Madem bu öfkeyle şimdi cezalandırmadı,
İsyana da pek aldırmaz diyorsun.
3516Bu yüzden Eyüp ağzını boş yere açıyor,
Bilgisizce konuştukça konuşuyor.››
361Elihu konuşmasına şöyle devam etti:
362‹‹Biraz bekle, sana açıklayayım,
Çünkü Tanrı için söylenecek daha çok söz var.
363Bilgimi geniş kaynaklardan toplayacağım,
Yaratıcıma hak vereceğim.
364Kuşkusuz söylediğim hiçbir şey yalan değil,
Karşında bilgide yetkin biri var.
365‹‹Tanrı güçlüdür, ama kimseyi hor görmez,
Güçlü ve amacında kararlı.
366Kötüleri yaşatmaz,
Ezilenin hakkını verir.
367Gözlerini doğru kişiden ayırmaz,
Onu krallarla birlikte tahta oturtur,
Sonsuza dek yükseltir.
368Ama insanlar zincire vurulur,
Baskı altında tutulurlarsa,
369Onlara yaptıklarını,
Gurura kapılıp isyan ettiklerini bildirir.
3610Öğüdünü dinletir,
Kötülükten dönmelerini buyurur.
3611Eğer dinler ve Ona kulluk ederlerse,
Kalan günlerini bolluk,
Yıllarını rahatlık içinde geçirirler.
3612Ama dinlemezlerse ölür,
Ders almadan yok olurlar.
3613‹‹Tanrısızlar öfkelerini içlerinde gizler,
Kendilerini bağladığında Tanrıdan yardım istemezler.
3614Genç yaşta ölüp giderler,
Yaşamları putperest tapınaklarında fuhşu iş edinmiş erkekler arasında sona erer.
3615Ama Tanrı acı çekenleri acı çektikleri için kurtarır,
Düşkünlere kendini dinletir.
3616‹‹Evet, seni sıkıntıdan çeker çıkarırdı;
Darlığın olmadığı geniş bir yere,
Zengin yiyeceklerle bezenmiş bir sofraya.
3617Oysa şimdi kötülerin hak ettiği cezayı çekiyorsun,
Yargı ve adalet yakalamış seni.
3618Dikkat et, para seni baştan çıkarmasın,
Büyük bir rüşvet seni saptırmasın.
3619Zenginliğin ya da bütün gücün yeter mi
Sıkıntı çekmeni önlemeye?
3620Halkların yeryüzünden
Yok edildiği geceyi özleme.
3621Dikkat et, kötülüğe dönme,
Çünkü sen onu düşkünlüğe yeğledin.
3622‹‹İşte Tanrı gücüyle yükselir,
Onun gibi öğretmen var mı?
3623Kim Ona ne yapması gerektiğini söyleyebilir?
Kim Ona, ‹Haksızlık ettin› diyebilir?
3624Onun işlerini yüceltmelisin, anımsa bunu,
İnsanların ezgilerle övdüğü işlerini.
3625Bütün insanlar bunları görmüştür,
Herkes onları uzaktan izler.
3626Evet, Tanrı öyle büyüktür ki, Onu anlayamayız,
Varlığının süresi hesaplanamaz.
3627‹‹Su damlalarını yukarı çeker,
Buharından yağmur damlatır.
3628Bulutlar nemini döker,
İnsanların üzerine bol yağmur yağdırır.
3629Bulutları nasıl yaydığını,
Göksel konutundan nasıl gürlediğini kim anlayabilir?
3630Şimşekleri çevresine nasıl yaydığına,
Denizin dibine dek nasıl ulaştırdığına bakın.
3631Tanrı halkları böyle yönetir,
Bol yiyecek sağlar.
3632Şimşeği elleriyle tutar,
Hedefine vurmasını buyurur.
3633O'nun gürleyişi fırtınayı haber verir,
Sığırlar bile fırtına kopacağını bildirir.
371‹‹Yüreğim titrer buna,
Yerinden oynar.
372Dinleyin, gürleyen sesini dinleyin,
Ağzından çıkan sesi!
373Şimşeğini göğün altındaki her yere,
Yeryüzünün dört bucağına salar.
374Ardından bir ses gümbürder,
Görkemli sesiyle gürler.
Sesi duyulunca şimşekleri alıkoymaz.
375Tanrının sesi şaşılacak biçimde gürler,
O, anlayışımızın ötesinde büyük işler yapar.
376Çünkü kara, ‹Yere düş› der,
Sağanağa, ‹Bütün şiddetinle boşal.›
377Yarattığı bütün insanlar ne yaptığını bilsin diye,
Herkese işini bıraktırır.
378Hayvanlar kovuklarına girer,
İnlerinde otururlar.
379Kasırga yuvasından kopar,
Soğuk saçılan rüzgarlardan.
3710Tanrının soluğu suları dondurur,
Geniş sular buz tutar.
3711Bulutlara nem yükler,
Şimşeğini her yana yayar.
3712Yeryüzünde ne buyurursa yapmak üzere
Bulutlar Onun istediği yönde döner durur.
3713Ya insanları cezalandırmak
Ya da yeryüzünü sulayıp sevgisini göstermek için
Yağmur gönderir.
3714‹‹Dinle, Eyüp,
Dur da düşün Tanrının şaşılası işlerini.
3715Tanrının bulutları nasıl düzenlediğini,
Şimşeğini nasıl çaktırdığını biliyor musun?
3716Bulutların dengesini,
Bilgisi kusursuz olanın şaşılası işlerini biliyor musun?
3717Dünyanın soluğu kesildiğinde
Güneyin kavurucu rüzgarı altında
Giysilerin seni terletmez mi?
3718Dökme tunç bir ayna kadar sert olan gökkubbeyi
Onunla birlikte yayabilir misin?
3719‹‹Ona ne söyleyeceğimizi öğret bize,
Çünkü karanlık yüzünden sözümüze düzen veremiyoruz.
3720Konuşmak istediğim Ona söylenebilir mi?
Kimse yutulmak ister mi?
3721Rüzgar geçip göğü temizlediğinde
Gökte parıldayan ışığa kimse bakamaz.
3722Altın parıltısı geliyor kuzeyden,
Tanrı korkunç görkeme bürünmüş.
3723Her Şeye Gücü Yetene biz ulaşamayız.
Gücü yücedir,
Adaleti ve eşsiz doğruluğuyla kimseyi ezmez.
3724Bu yüzden insanlar O'na saygı duyar,
Çünkü O, bilgeleri dikkate almaz.››
381RAB kasırganın içinden Eyüpü şöyle yanıtladı:
382‹‹Bilgisizce sözlerle
Tasarımı karartan bu adam kim?
383Şimdi erkek gibi kuşağını beline vur da,
Ben sorayım, sen anlat.
384‹‹Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin?
Anlıyorsan söyle.
385Kim saptadı onun ölçülerini? Kuşkusuz biliyorsun!
Kim çekti ipi üzerine?
386Neyin üstüne yapıldı temelleri?
Kim koydu köşe taşını,
387Sabah yıldızları birlikte şarkı söylerken,
İlahi varlıklar sevinçle çığrışırken?
388‹‹Denizin ardından kapıları kim kapadı,
Ana rahminden fışkırdığı zaman;
389Ona bulutları giysi,
Koyu karanlığı kundak yaptığım,
3810Sınırını koyduğum,
Kapılarıyla sürgülerini yerleştirdiğim,
3811‹Buraya kadar gelip öteye geçmeyeceksin,
Gururlu dalgaların şurada duracak› dediğim zaman?
3812‹‹Sen ömründe sabaha buyruk verdin mi,
Şafağa yerini gösterdin mi;
3813Yeryüzünün uçlarını tutsun,
Oradaki kötüler silkilip atılsın diye?
3814Mühür basılan balçık gibi biçim değiştirir yeryüzü,
Giysi kıvrımları gibi göze çarpar.
3815Kötülerin ışıkları alınır,
Kalkan kolları kırılır.
3816‹‹Denizin kaynaklarına vardın mı,
Gezdin mi enginin diplerinde?
3817Ölüm kapıları sana gösterildi mi?
Gördün mü ölüm gölgesinin kapılarını?
3818Dünyanın genişliğini kavradın mı?
Anlat bana, bütün bunları biliyorsan.
3819‹‹Işığın bulunduğu yerin yolu nerede?
Ya karanlık, onun yeri neresi?
3820Onları yerlerine götürebilir misin?
Evlerinin yolunu biliyor musun?
3821Bilmediğin şey yok zaten,
Çünkü onlarla aynı zamanda doğmuştun!
O kadar yaşlısın!
3822‹‹Karın ambarlarına girdin mi,
Dolunun ambarlarını gördün mü?
3823Ben onları sıkıntılı günler için,
Kavga ve savaş günleri için saklıyorum.
3824Nerede ışığın dağıtıldığı,
Doğu rüzgarının yeryüzüne saçıldığı yere giden yol?
3825Kim sellere kanal,
Yıldırımlara yol açtı;
3826Kimsenin yaşamadığı toprakları,
İnsanın bulunmadığı çölü sulasın diye;
3827Kurak ve ıssız yeri doyursun,
Ot bitirsin diye?
3828Yağmurun babası var mı?
Çiy damlalarını kim yarattı?
3829Buz kimin rahminden çıktı?
Göklerden düşen kırağıyı kim doğurdu,
3830Sular taş gibi katılaşıp
Enginin yüzü donunca?
3831‹‹Ülker yıldızlarını bağlayabilir misin?
Oryonun bağlarını çözebilir misin?
3832Mevsimlerinde çıkartabilir misin takımyıldızları?
Büyük ve Küçük Ayıya yol gösterebilir misin?
3833Biliyor musun göklerin yasalarını?
Tanrının yönetimini yeryüzünde kurabilir misin?
3834‹‹Başına bol yağmur yağsın diye
Bulutlara sesini duyurabilir misin?
3835Varıp da, ‹Buradayız› desinler diye,
Şimşekleri gönderebilir misin?
3836Kim mısırturnasına bilgelik,
Horoza anlayış verdi? sezdikleri sanılırdı. Bu iki sözcük ‹‹yüreğimiz›› ve ‹‹aklımız›› anlamına da gelebilir.
3837Kimin bulutları sayacak bilgisi var?
Kim göklerin tulumlarını boşaltabilir,
3838Toprak sertleşip
Parçaları birbirine yapışınca?
3839‹‹Dişi aslanlar için sen avlanabilir misin,
Genç aslanların karnını doyurabilir misin,
3840İnlerine sindikleri,
Çalılıkta pusuya yattıkları zaman?
3841Kuzguna yiyeceğini kim sağlıyor,
Yavruları Tanrı'ya feryat edip
Açlıktan kıvrandığı zaman?
391‹‹Dağ keçilerinin ne zaman doğurduğunu biliyor musun?
Geyiklerin yavruladığı zamanı sen mi gözlüyorsun?
392Sen mi sayıyorsun doğuruncaya dek geçirdikleri ayları?
Doğurdukları zamanı biliyor musun?
393Çöküp yavrularını doğurur,
Kurtulurlar sancılarından.
394Güçlenir, kırda büyür yavrular,
Gider, bir daha dönmezler.
395‹‹Kim yaban eşeğini başı boş gönderdi,
Kim bağlarını çözdü?
396Yurt olarak ona bozkırı,
Barınak olarak tuzlayı verdim.
397Kentteki kargaşaya güler o,
Sürücünün bağırdığını duymaz.
398Otlamak için tepeleri dolaşır,
Yeşillik arar.
399‹‹Yaban öküzü sana kulluk etmek ister mi?
Geceyi senin yemliğinin yanında geçirir mi?
3910Sabanla yarık açsın diye ona bağ vurabilir misin?
Arkanda, ovalarda tırmık çeker mi?
3911Çok güçlü diye ona bel bağlayabilir misin?
Ağır işini ona bırakabilir misin?
3912Ekinini getireceğine,
Buğdayını harman yerinde toplayacağına güvenir misin?
3913‹‹Devekuşunun kanatları sevinçle dalgalanır,
Ama leyleğin kanatları ve tüyleriyle kıyaslanamaz.
3914Devekuşu yumurtalarını yere bırakır,
Onları kumda ısıtır,
3915Ayak altında ezilebileceklerini,
Yabanıl hayvanlarca çiğnenebileceklerini düşünmez.
3916Yavrularına sert davranır, kendinin değilmiş gibi,
Çektiği zahmetin boşa gideceğine üzülmez.
3917Çünkü Tanrı ona bilgelik bağışlamamış,
Anlayıştan pay vermemiştir.
3918Yine de koşmak için kabarınca
Ata ve binicisine güler.
3919‹‹Sen mi ata güç verdin,
Dalgalanan yeleyi boynuna giydirdin?
3920Sen misin onu çekirge gibi sıçratan,
Gururlu kişnemesiyle korku saçtıran?
3921Ayakları toprağı şiddetle eşer,
Gücünden ötürü sevinçle coşar,
Savaşçının üstüne yürür.
3922Korkuya güler, hiçbir şeyden yılmaz,
Kılıç önünde geri adım atmaz.
3923Ok kılıfı, parıldayan mızrak ve pala
Üzerinde takırdar atın.
3924Coşku ve heyecanla uzaklıkları yutar,
Boru çalınca duramaz yerinde.
3925Boru çaldıkça, ‹Hi!› diye kişner,
Savaş kokusunu, komutanların gürleyen sesini,
Savaş çığlıklarını uzaklardan duyar.
3926‹‹Atmaca senin bilgeliğinle mi süzülüyor,
Kanatlarını güneye doğru açıyor?
3927Kartal senin buyruğunla mı yükseliyor,
Yuvasını yükseklere kuruyor?
3928Uçurum kenarlarında konaklıyor,
Sivri kayalar onun kalesi.
3929Oradan gözetliyor yiyeceğini,
Gözleri avını uzaktan seçiyor.
3930Onun yavruları kanla beslenir,
Leşler neredeyse, o da oradadır.››
401RAB Eyüpe şöyle dedi:
402‹‹Her Şeye Gücü Yetenle çatışan Onu yola getirebilir mi?
Tanrıyı suçlayan yanıtlasın.››
403O zaman Eyüp RABbi şöyle yanıtladı:
404‹‹Bak, ben değersiz biriyim,
Sana nasıl yanıt verebilirim?
Ağzımı elimle kapıyorum.
405Bir kez konuştum, yanıt almadım,
İkinci kez konuşamam artık.››
406RAB kasırganın içinden Eyüpü şöyle yanıtladı:
407‹‹Şimdi erkek gibi kuşağını beline vur da,
Ben sorayım, sen anlat.
408‹‹Adaletimi boşa mı çıkaracaksın?
Kendini haklı çıkarmak için beni mi suçlayacaksın?
409Sende Tanrının bileği gibi bilek var mı?
Sesin Onunki gibi gürleyebilir mi?
4010Öyleyse şan ve şerefe bürün,
Görkem ve yücelik kuşan.
4011Gazabının ateşini saç,
Gururluya bakıp onu alçalt.
4012Gururluya bakıp onu çökert,
Kötüleri bulundukları yerde ez.
4013Hepsini birlikte toprağa göm,
Mezarda yüzlerini kefenle sar.
4014O zaman sağ kolunun seni kurtarabileceğini
Ben de kabul ederim.
4015‹‹Seninle birlikte yarattığım Behemota bak,
Sığır gibi ot yiyor. bilinmiyor. Su aygırı, fil, timsah ya da soyu tükenmiş bir hayvan olduğu sanılıyor.
4016Bak, ne güç var belinde,
Karnının kasları ne güçlü!
4017Kuyruğunu sedir ağacı gibi sallıyor,
Sımsıkıdır uyluk lifleri.
4018Kemikleri tunç borular,
Kaburgaları demir çubuklar gibidir.
4019Tanrının yapıtları arasında ilk sırayı alır,
Yalnız Yaratıcısı ona kılıçla yaklaşır.
4020Tepeler ürünlerini ona getirir,
Bütün yabanıl hayvanlar yanında oynaşır.
4021Hünnap çalıları altında,
Kamışlarla örtülü bir bataklıkta yatar.
4022Hünnaplar onu gölgelerinde saklar,
Vadideki kavaklar kuşatır.
4023Irmak coşsa bile o ürkmez,
Güvenlik içindedir,
Şeria Irmağı boğazına dayansa bile.
4024Gözleri açıkken kim onu tutabilir,
Kim kancayla burnunu delebilir?
411‹‹Livyatanı çengelle çekebilir misin,
Dilini halatla bağlayabilir misin? olarak bilinmiyor. Timsah ya da soyu tükenmiş bir hayvan olduğu sanılıyor.
412Burnuna sazdan ip takabilir misin,
Kancayla çenesini delebilir misin?
413Yalvarıp yakarır mı sana,
Tatlı tatlı konuşur mu?
414Seninle antlaşma yapar mı,
Onu ömür boyu köle edesin diye?
415Kuşla oynar gibi onunla oynayabilir misin,
Hizmetçilerin eğlensin diye ona tasma takabilir misin?
416Balıkçılar onun üzerine pazarlık eder mi?
Tüccarlar aralarında onu böler mi?
417Derisini zıpkınlarla,
Başını mızraklarla doldurabilir misin?
418Elini üzerine koy da, çıkacak çıngarı gör,
Bir daha yapmayacaksın bunu.
419Onu yakalamak için umutlanma,
Görünüşü bile insanın ödünü patlatır.
4110Onu uyandıracak kadar yürekli adam yoktur.
Öyleyse benim karşımda kim durabilir?
4111Kim benden hesap vermemi isteyebilir?
Göklerin altında ne varsa bana aittir.
4112‹‹Onun kolları, bacakları,
Zorlu gücü, güzel yapısı hakkında
Konuşmadan edemeyeceğim.
4113Onun giysisinin önünü kim açabilir?
Kim onun iki katlı zırhını delebilir? (bkz. Septuaginta), Masoretik metin ‹‹Kim çift gem takmak için ona yaklaşabilir?››
4114Ağzının kapılarını açmaya kim yeltenebilir,
Dehşet verici dişleri karşısında?
4115Sımsıkı kenetlenmiştir
Sırtındakifö sıra sıra pullar, Masoretik metin ‹‹Gurur duyduğu››.
4116Öyle yakındır ki birbirine
Aralarından hava bile geçmez.
4117Birbirlerine geçmişler,
Yapışmış, ayrılmazlar.
4118Aksırması ışık saçar,
Gözleri şafak gibi parıldar.
4119Ağzından alevler fışkırır,
Kıvılcımlar saçılır.
4120Kaynayan kazandan,
Yanan sazdan çıkan duman gibi
Burnundan duman tüter.
4121Soluğu kömürleri tutuşturur,
Alev çıkar ağzından.
4122Boynu güçlüdür,
Dehşet önü sıra gider.
4123Etinin katmerleri birbirine yapışmış,
Sertleşmiş üzerinde, kımıldamazlar.
4124Göğsü taş gibi serttir,
Değirmenin alt taşı gibi sert.
4125Ayağa kalktı mı güçlüler dehşete düşer,
Çıkardığı gürültüden ödleri patlar.
4126Üzerine gidildi mi ne kılıç işler,
Ne mızrak, ne cirit, ne de kargı.
4127Demir saman gibi gelir ona,
Tunç çürük odun gibi.
4128Oklar onu kaçırmaz,
Anız gibi gelir ona sapan taşları.
4129Anız sayılır onun için topuzlar,
Vınlayan palaya güler.
4130Keskin çömlek parçaları gibidir karnının altı,
Döven gibi uzanır çamura.
4131Derin suları kaynayan kazan gibi fokurdatır,
Denizi merhem çömleği gibi karıştırır.
4132Ardında parlak bir iz bırakır,
İnsan enginin saçları ağarmış sanır.
4133Yeryüzünde bir eşi daha yoktur,
Korkusuz bir yaratıktır.
4134Kendini büyük gören her varlığı aşağılar,
Gururlu her varlığın kralı odur.››
421O zaman Eyüp RABbi şöyle yanıtladı:
422‹‹Senin her şeyi yapabileceğini biliyorum,
Hiçbir amacına engel olunmaz.
423‹Tasarımı bilgisizce karartan bu adam kim?› diye sordun.
Kuşkusuz anlamadığım şeyleri konuştum,
Beni aşan, bilmediğim şaşılası işleri.
424‹‹ ‹Dinle de konuşayım› dedin,
‹Ben sorayım, sen anlat.›
425Kulaktan duymaydı bildiklerim senin hakkında,
Şimdiyse gözlerimle gördüm seni.
426Bu yüzden kendimi hor görüyor,
Toz ve kül içinde tövbe ediyorum.››
427RAB Eyüple konuştuktan sonra, Temanlı Elifaza: ‹‹Sana ve iki dostuna karşı öfkem alevlendi›› dedi, ‹‹Çünkü kulum Eyüp gibi hakkımda doğruyu konuşmadınız.
428Şimdi yedi boğa, yedi koç alıp kulum Eyüpün yanına gidin, kendiniz için yakmalık sunu sunun. Kulum Eyüp sizin için dua etsin. Çünkü onun duasını kabul eder, aptallığınızın karşılığını vermem. Kulum Eyüp gibi hakkımda doğruyu konuşmadınız.››
429Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildat, Naamalı Sofar gidip RABbin söylediğini yaptılar. RAB de Eyüpün duasını kabul etti.
4210Eyüp dostları için dua ettikten sonra, RAB onu eski gönencine kavuşturup ona önceki varlığının iki katını verdi.
4211Bütün erkek ve kız kardeşleri, eski tanıdıklarının hepsi Eyüpün yanına gelip evinde onunla birlikte yemek yediler. Acısını paylaşıp RABbin başına getirmiş olduğu felaketlerden ötürü onu avuttular. Her biri ona bir parça gümüş, bir de altın halka verdi.
4212RAB Eyüpün sonunu başından bereketli kıldı. On dört bin koyuna, altı bin deveye, bin çift öküze, bin eşeğe sahip oldu.
4213Yedi oğlu, üç kızı oldu.
4214İlk kızının adını Yemima, ikincisinin Kesia, üçüncüsünün Keren-Happuk koydu.
4215Ülkenin hiçbir yerinde Eyüpün kızları kadar güzel kızlar yoktu. Babaları, kardeşlerinin yanısıra onlara da miras verdi. ağırlığı ve değeri bilinmeyen bir para birimiydi.
4216Bundan sonra Eyüp yüz kırk yıl daha yaşadı, oğullarını, dört göbek torunlarını gördü.
4217Kocayıp yaşama doyarak öldü.